yenisi kapasiteyi kurtarıyor demek ki

ayrıca sanırım hava sahaları da çakışıyor. yani birinden kalkan uçak ötekine inen uçağı etkiliyor. karmaşa olabilir bu yüzden

ikisi de aynı anda kullanılamaz haritaya bakarsanız bunun nedenini anlarsınız.Bu kadar yakın mesafede aynı hava trafiğini kullanan iki farklı havalimanı olamaz

ikisi aynı anda kullanılacak olsa Atatürk’ten uçak kaldıramazsın hava trafiğinden dolayı.

Petrol euro ile satılmıyor.

1- (bkz: dolarizasyon) ve petrolün çoklukla dolar üstünden alınıp satılması
2- abd'den satın aldığımız diğer mallar

Burnumuzun dibi Avrupa evet ama dolar daha nüfuzlu bir para birimi. Enerji fiyatlarının dolar üzerinden olması bir örnek mesela. Türkiyenin dolara karşı hassasiyeti bu ve bunun gibi bir çok konudan ötürü mevcut. Özel sektör borcu mesela bir diğer örnek.

dünya rezerv parası. biz sadece ihracatın büyük bölümünü yuro ile yapıyoruz geri kalan her şey dolara indexli

doların dediği olur

Dunyanin para birimi oldugu icin. Biz de uretim ekonomisi olmadigimiz icin. Dolarin yukselmesi fiyatlarin artmasi ve ac kalmamiz demek oldugu icin.

Ürettiğimiz herşeyin hammaddesini dolar ile aliyoruz. Ancak yurtdışına ya da burnumuzun dibine satabilirsek bir anlamı oluyor.

petrol ve altın ticareti dolar ile.
ayrıca amerika'dan çelik alıyoruz, ayfon alıyoruz, mercimek, mısır alıyoruz, bunlar da hep dolarnan.
hatta rusya ile olan ticaretimiz de dolar üzerindendi. sonradan yerli paraya çevireceğiz falan dediler de bilmiyorum son durumu.

çin'in mesela çok fazla doları var. niye? çünkü dünyaya mal sattı, ucuz pahalı demedi, yaptı sattı, üretti sattı, dolarlar aktı çin'e. şimdi de onar onar satıyor, baktı yetmemiş, bir on daha satıyor. oooh hayat çine güzel.

uçak yakıtından mısır şurubuna, içinde oturduğumuz binaların demirine, çimentosuna, tozuna kadar dolar.

ama gel de vatandaşa anlat. benim dolarla işim yok diyor çekiliyor. domatesler halden pazara kadar yürüyerek geliyor sanıyorlar. mazot yakıyorlar mazot!..


türkiye enerjide %70 dışa bağımlıydı geçen sene. bunlar hep dolar.

Başka bir yolu var mı bilmiyorum ama ben son saniyelere getirip bitmesini sağlıyorum o şeyin, öyle yok oluyor. Pratik değil tabii, daha kısa yolu varsa öğrensem güzel olur.

Uygulamadan hesap ayarlarına git viewing activity sayfasından istemediklerini sil.

seçim kabaca 1 ay sonra. merkez bankası da zaten çok bir şey yapamıyor. 2-3 gün durup sonra tekrar yükselir dolar.

onu da geçtim, 30 küsür yaşımdayım. hayatım boyunca doların düştüğünü görmedim.

Ben de hep temkinli düşünüyordum. Bu sefer yeter dedim maaşımı, hesaptaki parayı euro yaptım. Gerekirse satıp kullanıyorum. Daha şimdiden 300 liradan fazla kar yaptım. Bundan sonra 100 liradan fazla tl tutmam.

Otuz yaşında değilim ama ben gördüm doların düştüğünü.

www.hurriyet.com.tr
ekonomi.haber7.com
www.gazetevatan.com

O zamanlar 200 dolarım vardı, 1.50'yken almıştım sonra düşmeye başladı da üzülmüştüm, hey gidi günler.

Kura müdahale yapacak merkez bankası. Şu anda beklenen tek şey halkbank belirsizliğinin sonuçlanması. Aşağı yukarı 300 puanlık bir faiz arttırımı beklentisi var. Eğer bu hareketi yapar, halkbanka çıkabilecek bir cezadan sonra dolar kaybettiğini geri alırsa eğer, bu defa benzer bir hamleyi ikinci kez yapması gerekecek. İki defa böyle büyük artış yapmak da haliyle istenen bir şey olmadığı için o konunun sonuçlanması bekleniyor.
Bugün de "gerekli adımlar atılacak" diye bir açıklama yaptılar zaten.

Ha nedir bu müdahalelerle falan doları muhteşem seviyelere çekerler mi kalıcı olarak? Şahsen ben hiç zannetmiyorum. Şu son iki üç günde yabancı yatırımcıyı ülkemize çekelim derken bilakis resmen elimizle ittirmiş olduk. İngilterede yapılan açıklamalardan sonra ne seçimler, ne halkbank konusu falan hiçbirinin sonucunda dolara kalıcı bir çözüm gelmeyecek gibi düşünüyorum ben.

merkez bankasinin kura ciddi mudehale yapacak bir kursunu yok, bitti. halkbank muhabbetini bekleme falan sadece spekulatif ataklar icin gecerli olacak bir sey, su anda turk lirasina olan sey spekulatif bir atak degil. yani halkbank meselesi ne olursa olsun, MB hem su anki durumu hem de halkbank meselesinin verecegi zarari toplam olarak kompanse edecek bir sey yapmak zorunda, bunu bir kerede de yapabilir iki kerede de yapabilir eger gucu varsa. su anda sadece gecerliligi supheli bir sozle yonlendirme gucu var ama kredibilitesini bu konuda hizla kaybediyor. yakinda o da islemeyecek. ciddi bir faiz hamlesi de hele ki secimden once gelemez, gelse de politik belirsizligi arttirir ve beklenen etkiyi veremez.

ekonomi kurmaylari kurun serbest float etmesi gerektigini bilecek kadar akli basindalar neyse ki. ama halka baska bir mesaj vermek gerekiyor cunku halk gercekleri kabullenebilecek kadar olgun degil bu konularda.

Ne yaptı merkez bankası da kurşunu bitti? 75 puanlık faiz artışı mıydı tek kurşunu?

>Ne yaptı merkez bankası da kurşunu bitti? 75 puanlık faiz artışı mıydı tek kurşunu?

merkez bankasinin cephanesinde "ciddi faiz arttirip kuru dusurmek" gibi bir kursun yok, o yuzden bitti. turkiye ve akp butun kartlarini araliksiz buyume uzerine kurdu. butun sozler bunun uzerine verildi, halk butun planlari bunun uzerine yapti, ve mevcut (2014 oncesi diyelim) ekonomik bolluga alisti. bugun kuru faizle dengelemek demek buyumeyi durdurmak demek. emlak balonunu patlatmak demek. turk milleti iktidarda isterse isa mesih olsun boyle kemer sıktıranı affetmez, o yuzden sonuna kadar denemekten baska sanslari yok bastakilerin. faiz ile kuru dengelemek, onlarin gozunde cok ufak bir problem icin kurduklari imparatorlugu yikmak demek. hukumet kurdan cok rahatsiz degil, cari acik gibi cok onemli bir problemimize de buyuk faydasi var zayif liranin. bunu sadece halkin cok ses cikarabilen ama sayica oyveren oraninca az bir kismi cok ciddi bir sekilde onemsiyor ama halk kuru dengelemek icin yapilacak faizle ilgili ciddi bir oynamanin nasil sonuclari olacagini bu kadar direk olarak bilmiyor - kur kadar acik bir parametre degil gozlerinde. o yuzden devlet tencerede tas toprak kaynatan anneanne gibi gittigi yere kadar "yapacaz edecez" demek zorunda cok da fazla bir sey yapmadan. kurun serbest oynamasi diger dengeler icin gerekli yani. devlet de bunu biliyor ama halka anlatamaz. zayif lira lazim diyemez. yeni iphonelar vs. almayivereceksiniz artik diyemez. o yuzden esip gurluyormus gibi gozukmek zorundalar. normal ustu enflasyon da araliksiz buyumenin beklenen bir etkisi, yukselen kur da bu enflasyonda gerekli rolunu oynuyor.

yoksa "gereken yapacagiz" lafini USDTRY 2.8 zamanlarindan beri her 10 kurus artista senelerdir dinliyoruz. gereken yapiliyor zaten. onlarin gozunde gereken zayif lira. tayyip erdogan "ben dusuk faiz istiyorum faizlerin dusmesini istiyorum" derken "zayif lira istiyorum" diyor, bu kadar acik diyemiyor sadece.

seçimin 2. turuna kadar dolar düşmez, 2. turdan sonra sakinler

al ve secime kadar bekle, secim gunu sat yarisini ya da %75'ini. dusunce tekrar elirsin. yukselince de elindeki eski parani bu sure zarfi boyunca degerlenmis olur.

ben genel mantık açısından bakıyorum, yüzlerce milyon dolar bir uçak. En başta havayolu şirketleri hastalık derecesinde bakımları konusunda dikkat edeceklerdir.

uçak kazası raporlarından izlediğim kadarıyla, firma ne kadar büyük olursa olsun, eğer ihmal yüzünden bir uçağı düşüyorsa, o firmayı komple kapatıyolar.

yani o bakımdan bakınca büyük firmalarda herhangi bir ihmal olma olasılığı bence çok düşük.

küçük çartır tabir edilenler nasıldır bilmem ama.

Youtube'a falan bakın, bir yazar vardı, daha doğrusu bir pilot vardı kitap yazan bu konuda. Uydurma hakkımı kullanarak ismi "Fly without fear" mı neydi demek istiyorum. Onunla yapılan röportajlar var, sakin sakin anlatıyor. Çoğu insanın panik olduğu şeyler uçmanın normal bir parçası falan diyor.

Birisi de videonun altına yorum yazmıştı, "bir insanın amerika başkanı olma ihtimali uçak kazasında ölme ihtimalinden daha yüksek" diye. Araba kazasına maruz kalma ihtimaliniz %25 mi ne daha yüksekmiş uçak kazasından.

bakimlar zaten duzenli olarak yapilir. fakat bakimi gec zaten her kalkistan once pilot ve yardimci pilotun bir listesi vardir. nerdeyse her seyin kontrolunu saglarlar. hatirladigim kadariyla bu liste 100 maddeden uzun.

ya da icini daha da rahatlatman icin soyle diyeyim. bir havayolu sirketinin kaza sonucu dusecegi marka prestijini dusun, hicbir firma bunu istemez. daha da onemlisi o ucagin dusmesinin firmaya getirecegi maddi zarari dusun. bu sadece ucak maaliyeti olmaz. o ucagin yapamayacagi seferler de olacaktir. bunuhicbir firma istemez.

icini rahat tut havayolu sektoru ihamlkarligi onleyen/onune gecmeye cabalayan en buyuk sektorlerdendir.

en güvenli uçak operasyon uçağıdır. Her uçuştan sonra bakım yapılmaz sadece preflight check denen bir kontrol yapılır. Uçağın tipine göre ya pilot yapar anormal bir durum görürse teknisyeni çağırır yada yetkili teknisyen gelip yapar ve uçağın seyir defterine gerekli kontroller yapıldı diye imzalar.

bunun dışında planlanan rutin bakımları var elbette ancak sorunuzu karşılar mı bilemem.

Hız göstergesi öyle kolayca arızalanacak bir şey değil ihmal vs gerektirir arızalanması için. Havada arızalansa bile uçağı düşürecek diye bir şey yok düşen örnekler var ancak bunlar pilotaj ve mühendislik hatası olarak nitelendiriliyor.

Her uçuştan önce detaylı bakıma girse uçacak uçak bulamazsınız. Yok öyle bir şey. Günlük kontrol var o da 48 saat geçerli.

Hız göstergesinden üç tane var. Çok saçma bir korku olmuş.

sözlük havacı kaynıyor. teknisyeni pilotu kabin görevlisi hepsi var. ilgili başlıklara bakarsanız mutlaka merakınızı tatmin edecek entryler görürsünüz :)

ben de uçaktan inanılmaz korkarım.
uluslararası bir firmanın teknik bakım falan filan ekibinde çalışan bir arkadaşım var. ona sormuştum bakım mevzusunu ve çok net cevaplamıştı
"şirketler için uçaklar insan hayatından daha değerli. o yüzden merak etme bakımları en ufak detayına kadar yapılıyor" demişti. tabi bu dediğim genel bakımları. her uçuştan önce uçağı komple söküp takmıyorlar :)

konu çok komplike, ancak basitçe anlatayım; bakımları aksatmak gibi bir şey ıcao, yani ülkemizin de bağlı olduğu "international civil aviation organization" bünyesindeki ülkeler içinde faaliyet gösteren havayollarının bakımları aksatmayı bırakın, anlık çıkan teknik sorunları bile anında çözmesi ve uçağı uçuşa elverişli (airworthy) hale getirmesi gerekir. Uçakların kondüsyonları safa, saca, sana diye adlandırılan (safety assesment of foreign/national/company aircraft) teftişlerle sürekli takip halindedir, duruma göre tek bir perçin eksik olsa uçak kalkamaz örneğin.

demem o ki, uçak bakımı konusunda içiniz çok rahat olsun. her uçuştan önce uçak teknik olarak denetlenir, 48 saatte bir detaylı incelenir, her parçanın ömrü izlenir. hiçbir firma birkaç bin dolarlık hatta milyonluk parça yüzünden selahiyetini tehlikeye atmaz.

hız göstergesi demişsiniz, ondan uçakta en az 3 adet var. hepsi arızalanmadıkça uçak bir şekilde iner, geçmişteki kazalardan sonra o konular tamamen çözüldü.

ha teknik olarak çözülse de emergency durumu doğru tahlil edip yöneten pilotlar her zaman kilit rol oynuyor. o nedenle pilot eğitimleri zor, işe girmek zor, işte kalmak için sürekli kendini geliştirmek ve 6 ayda bir sınavlarda kendini kanıtlamak şart pilotlar için. bu yüzden pilotlar alıyor bu yüksek maaşları.

İstedikleri kadar iyi baksınlar sonuçta dizayn sırasında öngörülmeyen sorunlar yaşadıkça ortaya çıkıyor..

Uçak güvenlik teknolojisinde en tepe noktaya geldik artık daha fazla gelişim olanağı yok diyebilen var mı? Makina ve insan faktörü varsa arıza her zaman olasıdır

şöyle anlatayım her nokta için sensör ve sensör arızası için de uyarı sistemi bulunuyor. uyarı sistemi analog olduğu için de çalışmama şansı yok.

hız göstergesi yolcu uçağında bozulması en zor parçalardan biri. bozulma ihtimaline karşı çift yedeği var, uçaklarda gps var, var oğlu var.

korkacaksanız küçük uçaklardan korkun, ama ticari havayollarında kolay kolay bir durum olmaz.

Korkacaksan uçaktan değil kafayı bozup uçağı yere çakabilecek pilottan kork, uçağa bir şey olması zor.

yanlışınız var. birgen air kazasında hız göstergesi kendi kendine arızalanmıyor ihmal var tüp gerekli örtülerle kapatılmıyor. Üretici bu tip olayların önüne geçmek için bunu yazmış zaten ama sen bunu yapmazsan kaza geliyorum der.

Sen arabanın suyuna bakma sonra hararet yaptı diye veryansın et.

Dubai'de bir süre yatıp pitot tüpleri kapatılmadı ise içine rüzgarlarla kum kaçması tıkanması işten bile değildir. Tüm raporu okuyup daha net bir şey söylemek mümkün olabilir ancak.

detaylı düşünmeye gerek yok.
istatistiklere göre en güvenli ulaşım aracı uçak.

www.washingtonpost.com

Maç izliyorsanız lg almayın.birçok modelinde vertical banding var.
Ben uzun araştırmalarım sonucunda Sony aldım, çok memnunum.

bende mu7350 var 3600 e almıştım izliyoruz netflix falan hafta içi hafta sonuda maçlar işte hiç sorunum yok bizi hanımla gayet tatmin ediyor

3 sene once sony televizyondan orta halli bir projektor'e gectim. televizyona donup bakmam bir daha, kasmadan 85inc goruntu aliyorum ve kalite super. kisacasi ben projektor oneriyorum :)

Ben de çok araştırdım sonunda gittim mu8000 aldım. Çok memnunum. Tavsiye edeceğim ama sizin baktıklarınızdan bir tık daha pahalı.

Sony alacaksanız en az xe85 serisi olsun ama onlar da pahalı.

samsung

Philips'in 55pus6412 mi ne öyle bir modelini almıştım, gayet memnunum ben. Ama bunu alma sebebim Sony'e paramın yetmemesiydi :D

LG için devamlı devamlı eleştiri okudum ben de alım sürecinde. Özellikle tv üstünden web tarayıcı kullanma konusunda en sıkıntılı televizyonlar LG'de. Bellek dolu uyarısı verir devamlı.

cevaplarınız için teşekkür ederim biraz daha para kazanırsam sony'nin üst modellerine yükleneyim yoksa bu modeller arasında seçim yapayım.

en son televizyonumu 2010 senesinde aldığımdan eminim ki hepsinin görüntüsü bana harikulade gelecek ama önemli olan arıza çıkarmasın :)

ispark var

avrasyaseyahat.com.tr

i20 nin yakit degerleri cok yuksek 100km de 8 litre yakar dedi satis temsilcisi ondan uzak durun bence .

disardan fabia cok guzel gozukuyor. full olmasi falan guzel seyler. icine hic binmedim

alman arabalarinda bos paket cok bos, ibizadan uzak dururdum.

i20 guzel bir araba degil bence :(

seatin baz seviyeleri muadillerine göre pek boş olmaz. style donanıma baktım hiç fena değil bence. fabia full pakette ibizada olmayan ne var ona bakın bir. eğer sizin için çok önemli bir şey yoksa, ben ibiza öneririm.

tabi vag grubu ikisi de o yüzden pek çok şey aynı aslında ama bence ibizanın tasarımı daha güzel. bir de daha popüler olduğu için ikinci el piyasası daha iyidir.

i20 tavsiye etmem.

2017 ıbiza 1.2 tsi 95 hp kullanıyorum.
Style paket.
Gayet memnunum, ist şehir ici dur kalk kullanmada yakıt tüketimi haliyle artıyor ama uzun yolda gayet iyi.

Zaten sizin baktığınız yeni kasa, tasarımı da gayet güzel.
Tavsiye ederim.

i20 1.4 4 ileri çok yakar. otomatik viteste ve normal viteste 4 ileri yetersiz. fabianın tek avantajı full olması. onun yerine polonun en boşunu al.

ibizada ön kol dayama sistemi ve otomatik kararan dikiz aynısı yok, fabiada var.
fabiada hız sabitleme yok ibiza da var.

birde fabiada refakaçti aydınlatma varmış ama ne olduğunu bilmiyorum :)

eğer satmıcam 10 sene bincem dersen fabia al.

polo>corsa>fiesta>i20>ibiza>fabia>c3 2. el piyasası böyle.

Ben polo almis biri olarak fabia oneririm gayet guzel araba vag grubunda genel olay vw>skoda>seat olarak gidiyor

turbo mantığını bilmeyen cahillerin yorumları çok komik oluyor. Ah şu sözelciler.

İşe giderken kullandığın yolda uzun süre sabit hız yapıyorsan cruise control keşke olsaydı diyebilirsin. acemi değilsen park sensörü öyle çok gerekli bir şey değil. dediğim gibi uzun yol yoksa fabia.

@catch the arrow ev iş arası 15 dk. Yani uzun yol durumu yok. Ama hız sabitleyici olsun isterdim. Gönlüm fabiadan yana, iç tasarımını filan beğendim. Sonradan ekleniyor mu acaba hız sabitleyici.
Acemi değilim park sensörü o kadar önemli değil ama olması güzel yine de

sadece şunu demek için geri döndüm: hız sabitleyicisiz araç alma.

2018 yılındayız bence fabiada da kesin vardır full pakette nasıl olmaz anlayamadım. ama yoksa alma.

Bende de hız sabitleyici var daha bir kere kullanmışlığım yok :) Hatta diğer araçta adaptif var onu bile kullanmıyoruz otomatik vites araban varsa zaten gereksiz bi olay uzun yol harici tabi :)

2. Oynamisligim var, karakterimin adi da dolores di nashville de yaşardım,
Baya sarki filan yazardi dolores, sokaklarda gitar calip para kazanmaya ugrasirdi, bizim koyde süt bulabilgidin bi patika vardi,
Hahahsh neyse,
Şuanda ugrasip oynayabilecegimi sanmam, ama zamaninda fena oyun degildi, adi da popomundo ydu o zamanlar

1. E Sims oyna?

2 popmundo hayatımı kaydırdı benim. Cihan karacadağ. Premium mu almadım turnelere mi çıkmadım. A neler neler vardı ya. Kitap okuyup yetenek kazanırdık. Kıt kanat bi maaş ile geçinirdik. Sevgili yapardık evlenir çocuk falan yapardık. Vay anasını ya. Şu anda uğraşıp oynar mıyım zannetmiyorum ben de ya.

Ulan bir de kitap karşılığı avatar yapan tipler vardı ahahaha ne günlerdi demek istiyorum tekrar

ya sims çok küçükken bi oynamıştım şu anki halleri nasıl çok bilmediğimden bir baktım da o pek öyle aradığım gibi değil ya.

Ahh ne çok severdim, öldükten sonra bile arada açar karakterimin mezarını ziyaret ederdim.
Şu an bulamıyorum kendisini, bir şeyler değişmiş. Çok üzücü.
Yeniden başladım can sıkıntısından oynuyorum ama eski tadı yok.
Şimdi baktım 114 gündür devam ediyormuşum.


Aaa tekrar baktım da buldum mezarımı, 25.07.2008 tarihinde 25 yaşında ölmüşüm ya.
Ben ölünce de kocam çocuklarımızı satmıştı şerefsiz.
Güzel günlerdi, şimdi kesinlikle o hava yok.

eski hava yok kesinlikle ama bende geçen gün her zaman içimde ukte kalan güzel bir müzik kariyeri yapmak için eski karakterimi dirilttim.

8 senelik bir karakterim açık. arada girip faturaları ödüyorum çıkıyorum. eski havası yok hakkaten.

11 sene önce başlamıştım bir süre ara verdim şimdi karakterim duruyor ama rölantide. Eski keyifli zamanları biteli yıllar oluyor. Ayağa düşen her şey gibi o da bozdu.

2012'den beri hala oynuyorum popmundo, önceki karakterim de 2008-2010 yılları arasında yaşamıştı ama yıldırım çarptı kendisine.
yani ben alışkanlıktan sanırım hala her gün giriyorum ama aşırı da sarmıyo yani yine de kıyıp öldürmem karakterimi fena yetenek falan kastım en kötü birine satarım gibi geliyo. TVD ailesi yaptım çok para döktüm ya işsizliğin Nirvanası

Her ailede var boyle bi enayi, bizim aileninki de benim,

yuklu kredi cek ev al.

Bana biraz fazla geldi miktar, normal değil. Sana gökten mi yağıyor o para, emeğini boşa yediriyorsun. Evleneceğim para biriktiriyorum artık gönderemeyeceğim de bence.

yönetmeci, narsisistik bir aile mi bu? meblağ fazla, ya...

Normal değil kesinlikle. Sağlık konuları haricinde her türlü isteğe hayır demeniz gerekiyor. Ev al yorumuna +1 diyorum. Gelecek için en önemli şey ev.

Her ailede oluyor böyle biri denildiği gibi; biz henüz anne babaya destek aşamasına gelmedik kardeşimle ama babamlarda da bu kişi babam. Annemin en sikayet ettigi konulardan biridir bu. Gönderdikce 'nasılsa var herhalde' diye düşünüp daha cok isteyebiliyorlar.

İhtiyaçları olduğunda tabii ki yardım edersiniz (sağlık vs konusunda özellikle) ama varınızi yoğunuzu göndermeyin, keyfi harcamalarına karışmayın derim. Bu şekilde eriyorsa yatırım yapmaya odaklanın. Sorduklarında da 'malum ben de bunu aldım, onun borcunu ödüyorum kusura bakmayın.' dersiniz. Destek olmak isterseniz de az bir miktar gönderirsiniz yine. Söz konusu anne baba olunca hayır demek zor oluyor ama bazen hayır demek gerekiyor.

Her ailede var böyle bir enayi +1 bizim ailede de Benim
Ama sen de çok veriyorsun :/

Kredi çek ev veya araba al. Para istedikleri zaman mazeretin olsun.

Ben bu konuda aile icinde para konusulmasini dogru bulmayanlardanim.sen yeterince kazaniyorsan onlarda evlat,kardes gunu gormus oluyorlar,ne mutlu size,ne mutlu onlara.

biri de çıkıp demiyor ki aga bu nedir? üstad napıyorsun sen?

hemen kredi çek kendine sıfır km bir araba al. sorana borcum var de. üstüne bir de param yok deyip ağla.

bir sonraki isteyen kişiden 'tam da ben senden isteyecektim, 5 bin ateşlesene çok sıkışığım bu ara' de. dedikleri gibi bişey al taksit yap, veya onlara öyle söyle.

anne babanın çocuğunu sömürmesinin güzel bir örneği. her ailede oluyor +1.

sen teklif edersin, yaşamlarını kolaylaştırırsın annen babandır falan ama bu derece para kapısı görülmek ne bileyim bizzat annen baban yapsa da çok çirkin geliyor bana. abine kadar para gönderiyormuşsun, herkes kendi kazandığıyla yaşasın.

Aile bu. Gerekirse 1000000TL de verirsin. Ama sizin sıkıntınız anladığım kadarıyla acil olmayan, gerekli olmayan durumlarda da istedikleri yönünde hissiyatınız.
Bunu açıklayabilirsiniz belki ailenize.

Ya da üstü kapalı, ne gerekiyorsa siz alın onlarla beraber. Zaten seçici olacaklardır.

Bu arada diğer öneriler de bence ikinci çare olarak fena değil (belli bir miktarda anlaşma, borçlanma vs.)

Belli ki iyi kazanıyorsun ve "domuzdan ne koparsak kardır" mantığı ile seni tırtıklıyorlar, kusura bakma.

Denildiği gibi hemen kendine bir ev al ve borç ödemeye başla, böylece istesen de onlara veremezsin. Hem de birikim yapmış olursun, nakit para birikmez. Çok pinti olsan saklanır ama bu durumda olmaz.

İhtiyaçları varsa faturalarını otomatik ödemeye al, varsa kiralarını öde mesela. Ama yardım yapacaksan da bunu sabitle kendince.

Sağlık harici para verme, gerek yok. Yıllar sonra konusu açıldığında "ne yaptın ki?" diyecekler emin ol.

Bi dayım var, hepiniz örnek alın ondan. Daha kimse kendisinden bişey istemezken bile "çok borcum var, piyasa berbat, hapı yuttuk" diye konuşup durarak herkesin bilinçaltına veriyor mesajı. Siz de bundan sonra keyfi bir şey yüzünden para istediklerinde bu mimvalde yakınacaksınız. Yapacak bir şey yok.

Bemim ailem bana böyle yapsa tiksinirim resmen onlardan.

yaşadığım ev 44 m2. 1+1. mutfak 3m2 falandır. ya da daha az.havalandırma çok önemli yoksa tüm ev kokuyor. benim taktik aspiratör açıkken salondaki bir pencereyi de hafif aralamak. çünkü hava girmeli ki hava çıkabilsin.
temizliği kolay. salonun yatak odasından büyük olması önemli. çünkü vaktin salonda geçiyor. evcimen olduğun zamanlarda ferah hissetmen için o tek pencerenin nereye baktığı da önemli. giriş kat çekilmez bence.

her türlü kiradan mantıklı olduğu için al derim. sonra satarsın, değeri artacağından zarar etmemiş olursun.

40 m2 1+1 de var 80 m2 de. Mutfak kapali olur salon da genis ve ferah olursa bunalmazsin. Zaten cocuk yoksa salon ve y.odasi kullaniliyor.

şunu bi izle: www.youtube.com

1 sene stüdyo dairede, 5 sene 1+1 dairede yaşadım. Şimdi ise 2+0 dedikleri 1+1 den tek farkı küçük de olsa ayrı mutfağı ve iki balkonu olan bir dairede yaşıyorum.
Az eşya işi bir süre sonra yalan olabiliyor. Çoğu 1+1 evde 10 tane ayakkabı alabilen ayakkabılık koyacak yer bile yok.
Ayrı mutfak inanılmaz güzel bir şey yemek kokusu geçmiyor.
Salonun antreye kapı ile açılması misafir konusunda çok önemli 1+1 de çift misafir varsa insan onlar uyanmadan tuvalete dahi gidemiyor.
Küçük mutfağa sandalye+mini masa koydum, salona gitmeden atıştırmalık bir şeyler yiyebiliyorum ve sigara içerken tüm ev kokmuyor.
Tüm bunlara rağmen eğer sahibi olacak isem çok çok küçük değilse 1+1 e taşınırdım. Umarım yardımcı olabildim.
Yine sır yine cevaplayalım.

-Mutfak ayri olsun, cok kucuk olsa da tek kisi icin buyuk problem olmaz.
-Banyo cok dar olmasin, kuvet kesinlikle olsun.
-Guzel, kullanisli bir balkonu olsun.(Türkiye´de zaten balkonsuz ev yok diye biliyorum.)
-45 m2´den asagi olmasin.

56m2´de(2+O) iki kisi yasiyoruz. Az ve fonksiyonel esyaya sahip olmaniz gerektigini zaten biliyorsunuz. Biz aksam 9´a kadar genelde evde degiliz. Haftasonu da evde durmuyoruz. Sadece yatili misafir geldiginde ozel alan diye bir sey kalmiyor, ama o da yilda 3-4 kez geldiginden ve evin karsisinda hotel oldugundan buyuk bir dert olmuyor.

yemek yapan biriysen 1 sene içinde bütün eve ve eşyalara kalıcı bir yemek kokusu hakim olacak. 2+1 bak bence.

1 sene 1+1 evde yaşadım. ben seviyordum aslında evimi.

açık mutfak olmasının avantajı da var dezavantajı da.

ocak kullanıldığı için çok çabuk ısınıyordu ev :)
her şey dibinde mutfakta. içeri git gel derdin olmuyor.


ama yemek yaptığın zaman da ne kadar aspiratör de kullansan kokuyor salonun içi. görüntü kirliliği oluyor. koltukta uzanmışsın, tabaklara, lavaboya falan bakıyorsun duruma göre.

bir misafir gelse salonda yatmak zorunda. sen ondan önce uyanırsan da salona gitmek için uyanmasını beklemek zorunda kalıyorsun :/

mutfak ayrı olursa bu durumda mutfakta takılabiliyorsun ama.

karışık oldu ama aklıma geldikçe yazdım.

75 m2 1+1’de 1 sene yaşadım. Gayet ferahtı ama açık mutfak bir türlü alışamadığım bir şeydi. Bir daha asla açık mutfaklı evde yaşamam. Sizin pişirdiğiniz yemeği geçtim komşu balık pişirse inceden kokusu geliyordu.

Yaşadığım ev 58 m2 1+1. Türk usulü yaşarsan işin zor (öyle komodinim olsun, yok vitrinim olsun, bin tane eşyam olsun falan gibi), ama biraz daha minimal yaşıyorsan, teksen veya hayat arkadaşın da senin gibiyse çok güzel yaşarsın. Tek sıkıntı mutfağın birleşik olması ve koku olayı. Bi de biraz konforundan ödün veriyorsun (mesela ekran koyacak yetrim yok sürekli laptopta çalışıyorum, bıu da boyun ağrısı yapıyor)

Yatırım olarak ise en büyük sıkıntı 1+1'i tutacak adam bekar ve serseri tipler olması muhtemel. Rezidans falansa en azından zengin öğrencilere hitap edebilir ama rezidans falan da değilse kitlesi iyicene günlük kiralık tayfasına iniyor, o yüzden sıkıntı.

1+1 olayı istanbulda ve büyük şehirlerin belli noktalarında iş yapar. merkezde oturmak zorunda kalan ama o bölgeye kira yetiştirmeyen kişiler tutar.

bana göre İstanbul merkezde bi şekilde yatırım olur ama kalan yerlerde gereksiz.

emlak piyasası da düşerse millet geniş ferah evler varken küçük evde kalmak istemez.

ama dediğim gibi İstanbul ayrı orada merkezde ev yok seve seve ya parasını verecek ya da parasına göre 40m2 evde kalacak adam.

bes senedir 1+1 kaliyorum ogrencilik bitse de eve ciksam diyorum genis! gunes alan! ve balkonlu! ve ses iletmeyen! evlere bakiyorum sirf keyif olsun diye hatta arkadaslarimin evine gidince daha mutlu oluyorum keske orda uyusam diye ic geciriyorum.

1+1 güzel ama ben artik cok sıkıldım basıyo ev durmak istemiyorum. kendi ailem de saray gibi evde yasiyo cidden 3+1 ev ama bana saray gibi geliyo icinde at kostur. kendi evimde adim atamiyorum cunku her yer esya dolu ve bunlar temel seyler ogrenci evinde ne lazimsa.

yemek yapmiyorsan 1+1 cok rahat. 2 yildir yasiyorum cok memnunum.

Bu durumun spor kanalını takip etmenizle alakalı olduğunu düşünüyorum.

Ben her fener puan kaybettiğinde maç başlığına girip sadece hahahahahahahahaha yazıyodum attılar beni bi senenin sonunda :d

@catch the arrow +1

futbol başlıkları sorun değil. sorun başlıklara yazan kişiler ve alınan çaylaklar çok saçma sapan kafalarda. zaten herhangi bir kalite beklentisi yok. benim arkadaşım zamanında gayet 10 kaliteli entry girip sırasını beklemeye başlamıştı. o hesap hala yazar değil. aynı arkadaşım geçen sene çoğu boş, bol küfürlü ve bakınızdan ibaret 10 entryli bir hesap daha açtı. o hesap şu an yazar, efendi uslu olanı hala sıra bekliyor. futbol başlıklarına bakıyorum, karşısındaki rakip takım taraftarı diye o*** ç*** demekte beis görmeyenler var.

sözlüğün mevcut hali, nicelik > nitelik şeklinde ve işletmeci kafası ile baktığında da bunda sorun yok. neticede adam gelecek click sayısına bakıyor, sitesinin kayda değer olup olmamasına değil.


ekleme: bak brad pitt'in başına gelen güzelmiş. keşke aynısını, aynı şeyi yapan diğerlerine ve de "rakibe ne kadar çok küfür edersem, o kadar iyi taraftarım" diye düşünenlere de yapsalar. futbol başlıkları okumaya değer olur. ben sadece engelleyip geçiyorum mesela.

çare tema++

bu kadar futbol/survivor meraklısının sözlükte toplanmış olacağına inanmıyorum.
bildiğin birileri manipülasyon/gündem değiştirme operasyonu yapıyor.
mesela bugün bildiğin gss'yi öven tipler doluşmuş.
adamlar ülkede medya bırakmadı, sözlüğü kendi haline bırakır mı?

inanılmaz büyük bir etkisi olacağını sanmam. kalori açığı bırakırsan kilo verirsin. kalori saymanın amacına ulaşman konusunda fayda sağlayacağını düşünüyorum.

Tuvalet problemi varsa hiç uğraşmayın çakın 3 tane dulcolax keyfinize bakın. Kefir, kayısı, probiyotik, zeytinyağı falan hepsi hikaye. Garanti çözüm dulcolax.

Her hafta cuma gecesi 6 dulcolax alıyorum ben 2 senedir sadece bu şekilde tuvalete çıkıyorum zaten.

Şeker, diyet ilişkisini bilmem ama yoğurt versiyonunu yemenize gerek yok, zaten kayısının kendisi son derece yardımcı. Tazesi olsun, kurusu olsun:) ayrıca kefir de bağırsaklar için son derece faydalı

(bkz: sek probiyotik/#75748233)

eğer bu üründense uzak dur. neredeyse bir kutu (250ml) kola ile aynı oranda şeker var.
direkt kuru kayısı ye daha iyi.

yandex maps kullaniyorum. (yandex navi de yuklu telde ama onu pek kullanmiyorum)
bugune kadar hic yanlis bir yere goturmedi. cok basarili, tavsiye ederim.
telefon iOS

google kullanıyorum. yandexin tek sorunu sesli navigasyonda döneceğin yer geldiği an dönün diye söylemesi. ben çoktan geçmiş oluyorum o yolu. google hıza göre ayarlayıp erken söylüyor sola dönün, sağa dönün diye en ideal zamanda.

Günde 3-4 saatim istanbulda yolda geçiyor. Yandex kullanıyorum, ancak Yandex'te bulamazsam Google'a bakıyorum. Sesli navigasyon kullanmıyorum.

Kesinlikle Google.
Akşam iş çıkış trafiğinde bile +-3 dakika hatayla gideceğiniz yere kaçta varacağınızı söyleyebilecek kadar doğru çalışıyor. Yandex en son yılbaşı günü beni saatlerce saçma sapan trafiğe soktuktan sonra bir daha açmadım bile.

Yandex'in harita uygulamasının navigasyonu daha verimli, yandex bu hizmete önem veriyor.

yandex en iyisi.

Simit çay :( üşengeç ve uykudüşkünü biri olduğumçün kahvaltı yapamıyom ben çalıştığım kurum önünde miss gibi simit satan bi abi var o sağ olsun karnımızı doyuruyoz

∆ Yulaf Ezmesi + chia + süt/su + avokado/muz/hurma + tarçın

∆ yumurta + yeşillik (roka genelde)+ zeytin

∆ yeşil çay/filtre kahve

eğer geç uyanıyorsam kaymak+bal+zeytin+peynir+üşenmezsem gidip tahinli çörek veya börek falan alıyorum. üşenirsem öteki dörtlü.

erken uyanıp çıkmam gerekiyorsa poğaça alıyorum. eskiden sık şu an nadiren nesquik yiyip çıkıyorum ama nesquik yiyince çabuk acıkıyorum. öğleni bulmuyor acıkmam

eğer annem veya ablalarımdan biri evdeyse ne hazırlarsa :)

Peynir, yeşil ve siyah zeytin, yumurta, bal, ceviz, 3 dilim buğday ekmeği, 1 bardak şekeriz çay.

haftaici: yulaf ezmesi + chia + kuru meyve + yogurt
haftasonlari: peynir, zeytin, ev receli, sahanda yumurta, bal-kaymak, simit

genelde boyle.

peynir zeytin domates salatalık yumurta tere roka

kahvalti yapmiyorum ve bence cok gereksiz bir ogun tavsiye ederim. “nerden cikti be kavalti en onemli ogundur” dicekleri soyle alayim
youtu.be

Sadece muz, yarım saat sonra kahve.

benim kahvaltım genelde çay, mideyi yumuşatıp öğle yemeğine hazır hale getiriyorum, sabah direk bi şeyler yediğimde ağır geliyor.

ama sabahtan beyine enerji gerektiği durumlarda-sınav vb.- bi simit oluyor çayın yanında.

Porridge

143 gram salatalık
19 gram avokado
23 gram mis krem peynir
1 dilim uno fırından tam çavdarlı ekmek
33 gram (2 dilim) namet hindi füme
2 haşlanmış yumurta

hepsini ekmeğin üzerine dayayıp yiyorum.
diyetteyim :/

genellikle yapamasam da benim için kahvaltı:

beyaz peynir
kaşar
siyah zeytin
çavdar ekmek
salatalık ve domates(mevsimlik bonus)

genelde kahvaltı yapmıyorum ama olurda üşenmezsem ve malzemem varsa kolaydan zora sıram şöyle;

-kabak çekirdeği içi + ay çekirdeği içi (çok güzel tok tutuyor ve yemesi inanılmaz kolay. araba kullanırken çok rahat. on numara zaman tasarrufu sağlıyor)

-keçi sütü + yulaf ezmesi (tok tutuyor. kabak çekirdeği + ay çekirdeği kadar olmasa da hazırlaması yemesi kolay)

-keçi yoğurdu + çavdar ezmesi ( çavdar ezmesi henüz hiç almadığım için 3.sırada. belki yarın birgün 2.sıraya yükselir :D)

kıssadan hisse dediğim gibi ya yemiyorum ya da yukarıda saydığım şekilde pratik+doyurucu+besleyici şeyler tercih ediyorum.

geriye kalan her şey handikap. normal kahvaltı kısa sürede acıktırıyor ama bunlar neredeyse akşama kadar götürüyor :)

yapmamaya calisiyorum, yapiyorsam muhakkak 2 yumurta yiyorum. peynir zeytin domates salatalık. ve bolca roka vs.

Deniz Feneri

15 temmuz

Bütün kavgaları kendi ringinde, kendi belirlediği kurallarla oynandı; kazanacak tabii.

Kavga eşit şartlarda olur. ver medyayı yargıyı chp'ye ya da başka potansiyelli partiye şimdi, aynı usulsüzlükleri yapsın, sonraki seçimleri görelim.

Her kavgadan daha güçsüz çıkıyor aksine, 2009'dan beri düşüyor oylar, orantılı olarak skandallar artıyor.

Bruce, yargı asker vs en başında hiçbiri elinde değildi ki ama. kapanacaktı bi aralar neredeyse hatta. tek tek ele geçirdi adam. akpli falan sanmayın beni ama adamın herkesi tek tek eleyip tüm bu güçlere ulaşması. gerektiğinde kürtlüğü, gerektiğinde türk milliyetçliğini kullanması vs house of cards'ı anımsatıyor bana. kimse bu adama zeki değil diyemez.

Zeki değil demedim ki? Zekasının konuyla alakası yok zaten.

Kapanacaktı da kendisi sayesinde mi kapanmadı? Ne yaptı; makaleler yazıp, hukuksal açıdan davasını savunup meşru yollarla halkın desteğini mi aldı?
House of cards'ta oyun kuralına göre oynandı, bu adam gücü eline geçirir geçirmez istediği gibi eğdi büktü. Gücü eline geçirmesi de ne şartlarda oldu, 2002 dönemini iyi tahlil etmek lazım. Ki kuralına göre olsa bile house of cards'taki uygulamalar meşru mu sence?

Tüm bu süreçte kimlerin yardımını alıp kimlerin üstüne çıktığını, kimleri kullanıp attığını konuşmaya gerek yok bence; zekasının geldiği noktada en düşük paya sahip olduğunu düşünüyorum.

-- hafif spoiler --

Bruce, ben de zeki değil dedin demedim? genel ortaya attım onu. ayrıca kuralına göre oynadı derken? bir sürü leş bıraktı arkasında daha ofise gelmeden. Eğip bükmediği durum kalmadı. Başkan yardımcısı oluşu, başkanı elemesi tekrar seçimleri kazanması bla bla bla. NSA verilerini kullnarak arama motoru sonuçları üzerinden insanları manüpile etti seçimi kazandı daha nolsun :)

F.U'nun öldüre öldüre aştığı engeller, her türlü hükümet birimini kendi lehine yasadışı olarak kullanması hukuksal olarak "meşru" yollardı o zaman :)

gerçek hayatta bir başkan adayının adaylık sürecinde insan öldürebilme ihtimali üzerinde duracağını sanmamıştım, politik açıdan kurallardan bahsediyorum, kişisel hareketlerden değil. ki böyle olmasa bile, meşru olmadığını söylemişsin işte, daha kötü yapmaz mı bu işleri?

Bruce, kötü değil demedim? oyunu kurallarına göre oynamıyor zaten F.U gibi. Kişisel hareket dediğin, kendi rezilliklerini ortaya çıkaracak tüm planlarını alt üst edecek gazetecinin birini öldürmesi diğerini de hapse attırması olayı. kıskançlık falan mı vardı bunların içinde de kişisel olay olsun? o mantıkla bi insanın kendi çıkarı için yaptığı her şeye kişisel olay dersek tayyibin yaptığı her şey de kişisel? F.U. tepeye çıkmak için her türlü yolu kullandı denedi, terörle savaşla tehdit etti, gazetecileri içeri soktu halkı manüpile etti seçimi kazandı. kimi hatırlatıyor bu? koalisyon döneminde olanlar neydi?

dediğim gibi tayyip taraftarı değilim ama başarılı bi siyasetçi olduğunu kabul etmemek için bağnaz olmak lazım. halkı kullanmayı biliyor. keşke halkın dilini anlayıp elini kirletebilecek bi siyasetçi çıksa da sol kesimden tayyibin koltuğu gerçekten tehlikeye girse.

@altin yumurtlayan lavuk, benim başarılı siyasetçi tanımımla uzaktan yakından alakası yok bahsettiklerinin. bu şartlar altında bağnaz olmayı aymaz olmaya tercih ederim, saygılar sevgiler...

Bruce, başarılı lider ile başarılı siyasetçi arasındaki farkı anlamak lazım. siyasetçi elini kirletir, manüpile eder, halkın dilini okur, skandalların altından kalkmasını bilir. başarılı lider ise kendi çıkarları için değil millet-vatan gibi değerlerin çıkarı uğruna uğraşır ve makyavelist bir yaklaşımla buna ulaşmak için her şeyi yapar.

başarılı bir lider örneği Atatürk'tür.
başarılı bir siyasetçi örneği Erdoğan'dır. saygılar sevgiler.

Lazer yazıcı çok daha kaliteli.

Bim bu hafta sonu wi-fi destekli HP Dekjet 2620 All-in One Yazıcı satacakmış 140 liraya.

Scanner'ı kullanan kaldı mı bilmiyorum burada amaç sadece kişisel kitap ve tablo çıktısı almak(ekrandan okuyamıyorum illa basılı yayın olacak)

ama kartuş maliyetini ve işlevselliği konusunda kararsız olduğumdan uzun süredir almıyordum, ne diyorsun bunu almalı mı yoksa ''la zaten çıktı alacağın 100-200 sayfalık birşey git onu kırtasiyeden al geç'' mi diyorsun ?

Sonradan atıla düşen eşyalar beni derin kedere sürüklüyor, ben aldığım birşeyin ölmesine tahammül edemiyorum.

@mete kudur

Tank sistemi-bitmeyen kartuş sistemi vb yoksa ALMA. Evet elinde doldurabilirsin kartuşları ama bir süre sonra bayar artı olarak kartusların nozzlları bozulur.

Hp ucuza satar sonra sever müşterisini. sana epson l582 öneririm, araştırırsan şu anda cogu yerde kampanyada. 550 civarı ama bir kere verir 5-6 sene kullanırsın. zira bunlarda kartuş yok, yazma kafası var.

En guzeli elle yazmak.

ben de uzun zamandır lazer yazıcı beğeniyorum. ev kullanıcısı olarak çok ihtiyacım yok ama yazıcıdan yeni çıkmış sıcak baskıları düşündükçe kendimi zor tutuyorum. brother <3

organizer basin? vaktiyle basmaya hazir guzel tasarimlar gormustum, ama bulabilir miyim, bilmem.

bana kitap basin? olur bence, yani.

inanmiyorum. adam savasi kazandi. esed bile esad olmusken niye kimyasal kullansin ki.

hayır. über süper özgürlükçü demokrasi cengaverlerinin saldırı bahanesi sadece.

Sureiye ordusu içinde Amerikancı köpekler varsa onlar da yapmış olabilir. FETÖ hesabı. Sonuçta Esad bu emri vermemiştim. Bu kadar salakça bir karar vermiş olamaz. İmkan vermiyorum.

inanıp inanmama meselesi olmaması lazım, kimyasal silah kullandıysa bilimsel olarak çok rahat kanıtlanabilecek bir durum değil mi bu? var mı böyle bir kanıt, açıkçası araştırmadım ama olsa bu soruyu sormazdı insanlar diye düşünüyorum.

sadece soruya cevap verecek olursam, esad'ın kimyasal silah kullanma ihtimali üzerinde durulabilir ama şu şartlar altında niye kullansın ki; inanmıyorum.

İnanmıyorum adamın tarafında millet sahilde nargile keyfi çekiyor,

hayır. inanmak için baya saf olmak gerek.

buna inanmak zaten saçmalığın daniskası. ırakta kimyasal silah kullanıldı bahanesi ile işgalini hatırlıyoruz ve tamamen benzer bir durum.

esad'a saldırılmak için bahane yaratılıyor. kaldı ki kimyasal diye geçen klorin menşeili silahlar şu an duma ve gouta bölgesinde kalan son cihatçı grup olan ceyşül islamin uluslararası müdahaleye zemin oluşturmak için böyle bir senaryo ve eylemi gerçekleştirmiş olma ihtimali yüksektir. bunu daha önce defalarca kez suriye sahasında gördük.

inanmıyorum. tamamen yalan ve uydurmasyon haber. ancak bunu demeye bile korkar oldum:)

@bruce evet inanip inanmama meselesi. Zaten olay ortada kimyasal madde kalintisi var mi yok mu degil, Esad boyle bir sey yapti mi mevzusu. Ki var mi yok mu mevzusu da tartisilir.
Korfez savasini ne cabuk unuttuk? Hic mi yalan yanlis sahte rapor duymadi bu kamuoyu?

Ben inanmıyorum. İnanıyorum diyen insan da net bi biçimde yalan söylüyor.

Ben de inanmıyorum. Ama planlarının tam olarak istediği şekilde gitmemesi tehlikesiyle karşı karşıya kalan güçlerin artık işleri doğrudan eline alabilmesi için bir sebep gerekli. İnsan bari yaratıcı olur diyeceğim de sonra kimyasal bahanesini de aratan şeyler yaparlar diye içimden geçirmeye bile çekiniyorum.

hayır

Arada kalmış durumdayım. Bu adam sadece üç dört yıl önce RTE ile sürekli atışıyordu. Her akşam televizyonda haberlerdeydi. Kaç yıldır bu adamın sesi çıkmıyor. Haberlerde gösterilmiyor bile. Kimyasal saldırı iddiası ortaya atıldığında, Saddam mahkemedeki son anında bile bu olayın komplo olduğunu söylüyordu. Biz onun bu söylemleri sayesinde bu fikri biliyoruz. Peki o zaman Esad neden bu konuda hiçbir şey söylemiyor? Bunlar ABD'nin oyunları dese ve birkaç işe yarar kanıt sunsa, çok ciddi bir şekilde gündem olabilir ve haklı bulunabilir. Diyeceğim o ki, bizim inanıp inanmamız dışında, bu adamlar ölü taklidi yapıyorlar ve kendileri siyasetten uzak duruyorlar.

@Bruce, SANA denilen haber ajansı bizim TRT 1 ile aynı şey. Onlarca kişinin öldüğü bir saldırıda Esad yerine bir haber ajansının açıklama yapması saçma. Benim dediğim, devlet yöneticilerinin neden aktif şekilde direniş göstermediği. Böyle ciddi bir olayda, rejim iddiaları reddediyor gibi kuru bir açıklama yapmak yetersiz. Ortada bir suçlama varsa bunun daha ciddi bir dille reddedilmesi gerekiyor.

onu diyorum işte, esad'ın kimyasal silah kullandığının kanıtı yoksa kullandı diyemeyiz. evet manipülasyon var, bu yüzden insanlar doğruyu kolayca bilemiyor ama biraz araştırıp bakınca ne olduğunu ya da olmadığını anlayabiliyorsun. eğer batı dünyası kimyasal silah kullanıldığını, bunun da esad tarafından yapıldığına dair kanıt bulsaydı çoktan duyurmuştu. mevcut haberlerin hepsi bulgular üzerinden çıkarımlar şeklinde ki ortada bir kimyasal saldırı varsa bile dogumgunundecevrimdisiolanadam'ın da dediği şekilde olmuş olma ihtimali az değil.

@dissendium, reddettiler bu iddiayı.
edition.cnn.com

Saddam'la karıştıranlar var. Saddam'ın Halepçe'de kimyasal silah kullandığı bir gerçek, tartışmaya açık bir şey değil bu. ABD ve Britanya Saddam'ın elinde kimyasal silah var diye girdi, kimyasal silahlı saldırı yaptı diye değil.

Bu saldırıya gelince, bence yapmış olma ihtimali kuvvetli. Yakında bulgular çıkar ortaya, bekleyip görürüz.

@dissendium
Kimsenin olu taklidi fala nyaptigi yok bana sorarsan. TV'de adami gormeyince bu adam cikip konusmuyor diye dusunuyorsun, dusunuyoruz. Nerede cikacak kime nereye aciklama yapacak bu adam? CNN International'a cikartip konusturacak halleri yok. Tum bu suclamalara karsi bir argumani yok mu sizce bu adamin? Medya dedigin nedir, hangi medya kimin medyasi? Yeryuzunde tarafsiz medya diye bir sey var mi? En azindan bu gezegende.
Soyle bir dusunmek lazim ulan bu adam niye hic kendini savunmuyor diye. Mainstream ne derse onu duyuyoruz, baska bir sey duydugumuz yok.
Reddetmesi gerek diyorsun. Hangi medya araci vasitasi ile yapacak bunu? Belki de reddediyordur yanina gidip sorsan. Cok tuhaf gelmiyor mu hicbir aciklama duymaman?

@noluyo
Irak olayi da bilakis benzer. Sozum ona Kuveyt'in isgali, Irak askerlerinin sozum ona coluk cocugu kuvozdeki bebekleri delik desik etmeleri falan da filan..

hayır

Elbette hayır. Pentagon’un işi.

hayır, inanmıyorum. bana kalırsa beyaz miğferliler tarzı tetikçilerin yaptırdığı ve servis ettirdiği bir haber.

ayrıca kullanmış dahi olsa hakkı vardır. devlete baş kaldıranın başı ezilir. suriye Arap cumhuriyeti egemen bir devlettir, hain cihatçı çetelere ne yapsa uygun olur.

Kimyasal silah kullanıldığına inanıyorum. Bunu yapanın Esad olduğuna kesinlikle inanmıyorum. ABD sebep arıyor girebilmek için.

a series of unfortunate events

The Office
Parks and Recreation
Community

Çizgi izlerim derseniz

Bob's Burgers (samimiyet konusunda aşmış bir yapım)

war and peace.

mutlaka izlenmeli.

www.imdb.com

Klasik müzik seviyorsanız: Mozart In The Jungle.

couples. ingiliz işi eğlenceli ilişkiler vs üzerine

(bkz: freaks and geeks)

Bahsettiğin tanıma tam uyuyor.

entourage
ballers

Brooklyn Nine Nine

sıfır bir

daha bugün gördüm.

çayır çimen mi kaldı memleketde ?

yeşilliği nispeten bol bir yerde yaşıyorum ve buna rağmen yıllardır görmüyorum. göç mevsiminde pelikan bile gördüğüm olurdu. artık, görebildiğim en değişik hayvan kirpi. onlar da yaz mevsiminde arabaların altına saklanıyorlar artık, çok üzülüyorum.

Çocukken helikopter böcekleri olurdu yazın bahçemizde, çamaşır tellerine konarlardı da usulca yaklaşıp elimize atlatırdık. Nerden baksan bi 15 senedir görmüyorum artık o böceklerden. Zaten ne bahçe kaldı ne de evin arkasındaki ormanlık alan :(

Evim bi kentormanının dibinde aradan sadece tek şeritli küçük bir yol geçiyor gerisi alabildiğince orman kaç km bilmiyorum. Ama malesef çok çok nadir görebiliyorum :( Bununla paralel olarak sivrisinek vs da olmuyor paranoyakca da olsa belediyenin ilaçlaması onları da öldürüyor olabilir mi diye düşünüyorum.

perşembe günü 15 sularında gülhane'de gördüm.

onları görüyorum da eskiden ateş böceği olurdu. artık hiç yok. üstelik ormanı bol yerde yaşıyorum.

Geçen gün at çiftliğinde gördüm. At şeyine konmuştu.

5-6 ay kadar önce Konya’da Kelebek bahçesinde. :)

2-3 gün önce beyaz bir tane

Her gün beyazından tutun müthiş motifleri olanlarına kadar yaklaşık 8-10 tane görüyorum. Yer Ataşehir, gümrük civarları.

Kelebek fotoğraflamayı çok seviyorum. Muhtemelen ekstra dikkat ediyorumdur uçan kaçan şeylere. Eminim sizin etrafınızda da vardır fakat dikkat dağıtan onca saçma sapan şey arasında gözünüze çarpmıyordur.

kartla işlem yapacakmış gibi yanlarına gidip telefon bekliyor numarası yap, bak bakalım tam olarak ne yapıyorlarmış. değişik bir dolandırıcılık olabilir.

dolandırıcı olabilirler. Polise bir haber verin.

dolandiricidir. aglarina dusen olursa aninda bunlara iletiyorlardir. bunlar da gelen sifreyle - karekodla parayi cekiyorlardir. gun icerisinde kac tane duserse artik.

%100 dolandırıcı. bankalar nası tespit edemiyo bunları ya. ne kadar saçma. kurbanları da şu feysbuk'ta filan hediye kazanın şeklinde reklamlara tıklayıp giriş yapan insanlar muhtemelen. show haber'i filan ara. onlar sever böyle konuları.

Oha yıllardır görmek istediğim şey. Hocam bir gün fotoğraf çekebilir misin?

Bahis siteleri böyle işliyor.
-Siz bir arkadaşınızın telefon numarasına bir miktar para gönderiyorsunuz. Kendi numaranız-arkadaşınızın numarası- arkadaşınızın numarasına gelen şifre - para miktarını bahis sitesindeki forma giriyorsunuz. Bu bilgiler bu adamların telefonuna gidiyor ve parayı çekip patronun hesabına yatırıyorlar.
Hatta karekod işine bile girmiş adamlar. Atm ekranını çekip sizin telefona gönderiyorlar. Siz mobil bankacılık uygulamalarından karekodu okutup işlemi onaylıyorsunuz falan.

Siz parayı aslında arkadaşınıza gönderdiğiniz için takip edilemiyor. Bu aracı adamlar da kendi hesaplarını kullandırarak ya da fiziksel olarak bu işe kalkışarak 3-5 kazanıyorlar.

Ben kıyıda köşede kalmış, "ulan burada atm ne arıyor?" dediğimiz atm'lerin kullanıldığını sanmıştım. Böyle açık açık mıymış şaşırdım.

Hafta sonu olmasından mütevellit olayı biraz daha inceyebildim.
Mevzubahis bahismiş :) Nitelikli dolandırıcılık olmaması sevindirici tabi.
nickini vermek istemeyen uye ; aydınlatıcı bilgi paylaşımı için ayrıca teşekkür ederim. Fotağraf olayı sıkıntılı biraz maalesef.

işkembe çorbası

buz pateni. net.

yer elması

Absent. Hayatımda böyle iğrenç bir şey ne yedim ne içtim.

Bir kargo "Geldik yoktunuz" gönderisini almak için Reşitpaşa keşfi.
Bunu bir mesai günü, öğle tatilinde yapmak.

batırık

rakı

raki +1

Bülent Ortaçgil dinlemek

motorsiklete binmek
dik açılı su kaydırağından kaymak

Kova

horseradish sosu, Türkçesi bayır turbu daha isminde meymenet yok, kazara almış bulunduğunuz sandiviçi, yiyeceği direk çöpe atın, denemeye bile tenezzül etmeyin. Bulunduğu yiyeceğin affedersiniz ağzına sçıyor.

sweet potato cipsi, cipsin şekerli olanı, bi kere tatsıysanız hatırladıkça bile böğüre böğüre kusasınız gelir.

İdam gelecekse bu ürünleri yiyecek diye bulmuş olan kişilere gelmeli

- Topuklu ayakkabıyla toplu taşıma,
- Çarkıfelek meyvesi denen nesne,
- Kuş üzümlü dolma türevleri,
- Afilli adı olan içeriği vasat bilumum cafemsi pıtırcık,
- Bazı şehirler (gitmemek için bir hayat değiştirecek kadar)
- Bazı kargo firmaları :)

Daha gider... :)

Dönme dolap
Avokado

rakı+1 daha

Gondol.

Adaçayı

Domates reçeli

Şarap bazli içkiler var party mi ne adi portakal vodka aromalisini içmiştim cok kotuydu, gerci çabuk sarhoş olmak icin fena olmayabilir ama tadi rezalet

Bakla yemek
Gondol
O kızla tatile gitmek

Suşi

vegemite igrenc
rezene cayi igrenc
rakiya bir sans daha verebilirim.

@speedy

Horseradish süper ya. Sosisle acayip güzel oluyor. Yarın gidip alayım canım istedi. :)

Soruya cevap:

Lunaparktaki manyak gibi sağa sola dönüp duran garip aletlere binmek. Lanet ettim hayata.

Badem sütü
Chia tohumu
Kokorec
Hardal
LCW, defacto esofman, arasi hemen yirtiliyor

İncir. Çocukken bi tanesini açınca içinden kurt çıkmıştı. Çocukluğun dev hayal gücüyle oldu mu sana incirin içindeki o yüzlerce beyaz şeyler kurt. Yüzlerce kurt incirin içine girmiş fıldır fıldır takılıyorlar. Hemen attım yere. O günden beri de ağzıma sürmedim. Hayal gücüm hala ne zaman incir görse içindeki o yapıyı kurt çiftliğine benzetebiliyor da.

Triatlon yapmak. Ironman. Asla. O yüzmeden sonra bisiklet var ya. Bacak damarlarım yarılıp bütün kanımi boşaltacağım sanmıştım. Ölďüm dedim ya, öldüm. Kalbim inflak edecek. Buraya kadarmış velvo. (._.)

balık yemek

chai tea latte!
tek seferde denemelik çok şey tattım, abidik gubidik canlılardan deneysel karışımlara ancak hiç biri bu kadar dayanılmaz değildi. işin daha tuhaf tarafı, seve seve bayıla bayıla içenler var bunu. elimde imkan olsa bunu seven insanları bir araya toplar hepsine damak tadı nedir, nasıl oluşturulur dersi verirdim. öte yandan üzülüyorum, bir insan bunu sevecek kadar nasıl düşük kalitede bir damak zevkine sahip olabilir diye. hayat geçmez öyle :/

diğer ise gondol. aklım çıkmıştı, zaten yükseklik korkum var, aşağı çöküp bitmesini beklemiştim.

extacy

midye tava, dışındaki kıtır kısım yine iyi ama içindeki vıcık vıcık yer bana çok ters

beyin

süt çorbası (tuz,süt, yağ karışımından oluşan çorba)

at kestanesi asla
wasabi asla
yamac parasutu buyuk ihtimal

Bong

Ya hocam bırak allah aşkına. Kusur tamamen senin insanları boşuna uğraştırma.

Hadi hayırlısı hocam.
Fakat bu tip durumlarda dolandırıldığınıza dair bir kanıt yok aslında. Evet, size özel şifre ve iki adımlı doğrulama şifresi girilerek gerçekleştirilmiş bir işlem, dolandırıldığınızın kanıtı sadece ifadeniz. THH'nin lehinize alacağı karara dava açılır yüksek ihtimal aklınızda olsun.

Karekod sistemi zaten senin sadece sana ait olan ve paylaşmamak gereken şifreni kullandıktan sonra kartla, onayla uğraşmadan hızlıca para çekmen için var.

Bankaların sürekli uyarı mail ve sms’lerine rağmen gitmiş facebook’ta banka şifreni kullanmışsın bir de haklı çıkmaya uğraşıyorsun. Ben savcı olsam dosyanı çoktan bir köşeye fırlatmıştım.

karekoda bok atmayalım lütfen. olmasaydı şu an beş kuruş parasız ortada kalacaktım. o reklamların fake olduğu her yerden belli oluyor, nasıl anlamadınız hayret ettim.

tamam mağdursun ama bi de şöyle düşün, belki de paranı hacılayanlar senin kankan, yani siz bilerek yaptınız bunu ama bankadan para hacılamaya çalışıyorsunuz. aksini ispatlayacak bir şey de yok elinde. seni defalarca şifreni şuraya girme, kimseye verme vs ile uyarmış bi banka var ortada ona rağmen şifreni sen kendin girdin. yani üzgünüm ama bu durumda ancak banka sana kıyak geçerse paranı verir.

geçmiş olsun

Eger ki bahsettiğiniz gibi para bankamatikten cekildiyse, savcılık, ilgili gün ve saatle ilgili bankamatik görüntülerini bilirkişiye inceleterek dolandiricilarin kimliğine ulaşır. Dolandiricilar, nitelikli dolandiriciliktan dolandirdiklari kişi başına 4 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanır. Aldıkları ceza dolandirdiklari kişi sayısıyla çarpılir.

@retiredcolonel

bu şekilde mağdur olup parasını alanlar var hatta banka avukatı arayıp özür bile dilemiş ben bizzat görüştüm.

@atom karincanin torunu
böyle durumlar çok kişinin başına geliyor. dediğim karekod çok pratik bi sistem olabilir yalnız ilk kullanım için kapalı olması gerekirdi.

@catch the arrow
mahkemeye ortada bir hırsızlık suçu olduğu için gittim haklı çıkmak için değil biraz empati yapın.

@who cares wins
dediğim gibi kendim bilgisayarcıyım bu bir anlık dalgınlık. cep telefonunda ayırt etmek zor pc den olsa düşmezdim.

@washe
dediğin durum benimde aklıma geliyor. ama şöyle bir şey var yıllardır bu bankayı kullanıyorum. yüklü kredim var. mevduat hesaplarım var. böyle bir şeyi yapabileceğimi banka düşünmez sanırım. kaldı ki telefon görüşmeleri vs olabilir tespit edilir. hangi cep telefonundan hesabıma giriş yapıldığı aslında çok kolay bulunabilir ama uğraşmak istemiyorlar.

E sen değil miydin sana burada itiraz formu doldur, savcılığa git falan diyenlere sanki dolandırılan sen değilmişsin gibi banka ağzıyla her şeyi ben yaptım, harcama değil, banka napacak falan diyen? Ne oldu da fikrin değişti de bankaya savaş açtınız?

@sfteses

hangi bankamatik olduğu biliniyor zaten. şile merkezde finansbank atm si. lakin savcı gözüne gözlük takıyo, bere takıyo bulamıyoruz diyor.

Jimmy McNulty

haklısın ben yaptım. baştan öyle düşünüyorsun ama sakin kafayla düşündükçe sadece hatanın benden kaynaklanmadığını düşünüyorum. böyle mağdur olan kişilerle konuştum. ama dediğim gibi harcama itiraz formu geçerli olmuyormuş para çekimi olduğu için. savcılıktan da umudum yok açıkçası. tek tesellim tüketici hakem heyeti. diğer arkadaşlar bankayı suçsuz bulsa da ortada karekod yüzünden bi sistem açığı var. burada bir kusur varsa yüzde 50.

Geçmiş olsun. Anladığım kadarıyla sistem açığı yok. Açığı sahte web sitesine şifre girerek siz yaratmışsınız. Hırsız zaten internet şubesine girmiş değil mi? Nakit çekmek yerine havale/eft de yapabilir teknik olarak (elbette nakit çekmek varken saçma olur). Dolayısıyla bankada herhangi bir kabahat bulamıyorum ben kendi adıma. Hiçbir şekilde bankaların web sitelerine link aracılığı ile girmeyin, elinizle adresi yazın, güvenlik sertifikasını kontrol edin.

@orient blue

eft ya da havale yapamaz dostum. yaparsa telefonuma eft miktarını gösteren onay mesajı gelir. böyle olunca da vatandaş tezgahı anlar. sistem açığı şöyle var. sanırım yazıyı tam okumadınız karekod sistemi ilk açlışta kapalı olması gerekior. yani vatandaş isterse açsın isterse kapatsın ama banka ısrarla bunu aktif bırakıyor. ki bununla ilgili tüketici hakem heyeti onursal başkanı da uyarı yapmış. bankaların bunu ilk kullanımda pasif bırakması gerekir diye. benim varlığından haberim olmayan bi sistem yüzünden param çekiliyor kartsız bi şekilde. bankaların bunu bildikleri halde buna göz yummaları da ayrı bi garabet.

Geçmiş olsun, önceki duyurunuzu hatırlıyroum. Burada soru ne? Onu anlayamadım.

@battal gemalmaz

soru banka ne kadar suçlu

Hocam karekod olmasa dahi sen tüm şifrelerini verdiğin için dolandırılacaktın bu 1.
Eğer eksi bakiye (bankacılar KMH derler) açtırmamış olsaydın hesabında para olmadığı için zararın da olmayacaktı.

Sen sanıyor musun ki bankalar karekodu devreye alırken BDDK vs. tebliğlerini incelemiyor? O nedenle üzgünüm ama yasal olarak arkanda duracak bir yanı yok bu işin. Parayı online kaptırsan geri EFT filan kurtarılırdı ama direkt nakit kaptırdığın için malesef kaçarın yok. Üzmek istemem ama istediğin mahkemeye git sonuç değişmez.

Yani ben mahkemede olsam şunu sorardım: "Bu parayı senin kendi kendine çekip harcamadığını nerden bileyim? Belki de kendi kendine dolandırılmış süsü verip bankadan 3-5 tırtıklamak peşindesin?" Bu arada kesinlikle dolandırıldığından eminim, ama bakıldığında malesef tamamen sana ait gizli bilgilerinizi paylaştığın için olduğundan dolayı savunulacak yanı kalmamış durumda.

Geçmiş olsun.

lcha nasıl para çekilecekti hesabımdan başka türlü söyler misin acaba ?

Duyuruyu okuyan ve iş yoğunluğundan cevap yazamayan biri olarak sıfırdokuzucuolanvarmı ya destek için yazıyorum. Arkadaş sen dolandırılmış ve mağdursun. Karekod uygulaması güzel ama çok yeni bir uygulama. Ne kadar kötüye kullanılabilir kimse bilmiyor. Bu uygulamayı kullanmak istemeyenlerin iptal ettirebilmesi gerek. Burada saçmayalayanların lafını dinleme. Bankanın paranı sana geri vermesi gerek. Bankaysa sorumlulukları var. Rekabette diğer bankaların bir adım önüne gececek diye senin paranı kaptıramaz.

@kocakum kardeş nihayet bi destek olan çıktı şükürler olsun. iptal edilmesine ediliyor ama telefonla arayacaksın. kaldı ki benim varlığından bile haberim olmayan bir şeyi nasıl arayıp iptal ettiricem.ayrıca zorunda mıyım ben istemedim bile.

Karekod pasif olsun tamam ama başta hata yapmışsınız. Bu noktada bankanın suçu yok. Dolayısıyla sonraki aşamalarda bankayı suçlamak doğru olmaz. Hakem heyeti iyi niyetle sizi haklı bulsa ve banka parayı iade etse bile bu hatalı olduğunuz gerçeğini değiştirmez.

Bu durum evin anahtarını hırsıza vermekten pek farklı değil. Sonra hırsız neden çaldı diyorsunuz.

Valla bankanın suçu yok, bir de bilgisayarcıyım diyorsunuz. Suç sizde. Hiçbi şey beklemeyin.

Arkadaşlar siz herhalde okumuyorsunuz ben hatasızım demiyorum ama bankanın karekod denen illeti ısrarla aktif bırakması onun kusursuz olmadığını gösteriyor. ilk kullanımdahiçbir şifre istemiyor para çekilirken eft yapsa soruyor karekod da neden sormuyor.elini kolunu sallaya sallaya parayı çekiyor.

Ben ne olursa olsun, bu tür online bankacılıkta(normal bankaların da uygulamalarında) güvenlik tedbirlerininin çok zayıf olduğunu düşünüyorum. Yani mesela ben karekod'u istediğim de kapatabilmeliyim, ya da para çekmek için telefona sms gelsin ya da bana şu soruyu sorsun gibi özelleştirmeler yapabilmeliyim yahut para çekme ''işini'' kapatabilmeliyim.

Enparayı bilmiyorum ancak benim kullandığım bankada böyle birşey mümkün olmuyor, ve bence güvenlikleri çok zayıf. Özür dilerim ama bankadaki paramız bu dünyada sahip olduğumuz en önemli 3 şeyden birisidir hayatın kendi gerçekleri içinde, bunu da banka koruyamıyor -ki kendileri tekel pozisyonunda yani paranızı başka türlü konumlandıramazsınız.

Hatta benim kullandığım bankada yaptığın eft'de dahi çat diye gönderiyor. Bu yüzden en sevdiğim banka uygulaması işbank'ın kullandığı işcep, o kadar ''abi eminmisin'' ''bak bi' daha düşün'' diye soruyor ki hani gönderesin varsa bile ''lan aslında adam haklı göndermeyelim'' diyebilirsin.

Yani, bankalar bu güvenlik uygulamalarını kullanıcı insiyatifine bırakmalılar ve geliştirmeliler. Eğer karekod kullanmak istemiyorsanız kullanmamalısınız, ya da para çekme/aktarma işlemlerinde ekstra bi' güvenlik önemi istiyorsanız bankanın böyle terchileri/listeleri olmalı.


Ben işbu yüzden bankaların da sorumlu olması gerektiğini düşünüyorum, yani polisin de dolandırıcılık işlemlerinde bu kadar ''yapamıyoruzcu'' yaklaşımını da tuhaf buluyorum. Benim arkadaşımın telefonunda dolandırıcı 1 - dolandırıcı 2 diye kayıtlı numaralar var, hala gazete sitelerinde yeni çıkan iphonex şu sebeplerle 200 lira reklamları var. hayır kanunun nasıl bir açığı var da ya da polisin nasıl bir iş yükü var da bunları görmezlikten geliyor onu da anlamıyorum. Bu dolandırıcı adam potansiyel katil zaten, yarın bir gün para için gasp/darp her türlü eylemi yapmaya muktedir.

Böyle bir pozisyonda eğer dolandırıcılar bulunamıyorsa bankaların güvenlik seviyelerini daha da arttırmaları lazım, sadece 4 haneli bir şifre ile girilmesi ya da kredi kartının 16 haneli numarasını bilen birisinin sizi gözlerinizden öpebilmesi pek hoş bir senaryo değil.

Bence bunu bankanın güvenlik açığı olarak saymamızda bi' sakınca yok, işin acıklı kısmı ise kanuna uygun bir durum ve ''kullanım kolaylığı'' adı altında ekstra birşey yapmıyorlar.

@mete kudur

sizin gibi sağduyulu insanların az da olsa olduğunu görebilmek ne güzel. işte ince nokta bu benim dalgınlıkla dolandırılmam yüzünden herkes bankayı melek gibi görüyor. bu tuzağa ilk düşen ben miyim, benden önce binlerce insan dolandırılmış banka neden önlem almıyor. kardeşim bu karekod güvenli değil deyip neden kapatmıyor ya da neden şifre ile aktif etmiyor. ben sana milyonlarımı emanet ediyorum senin kusursuz olman gerek. sen şifrelerini girmişsin banka ne yapsın diyor. karekod olmasa nasıl çekecekti parayı bakiyem sıfır arkadaşlar eft ya da havale yapılamaz. bu konuya açıklık getirelim.

Ona gore yaklas diyor yani.

kızın genel huyu nasıl?
normalde herşeyini anlatan biri midir? -saçının tonunu tutturamayan kuaförün adını filan biliyor musun?
bunun dışındaki konularda şımarık mıdır?

o dönemi ağır yaşıyor, ağrı çekiyor ve kız ilgi şefkat filan bekliyor belki, artık kızlar böyle şeylerden de utanıp çekinmiyor pek, normal geliyordur erkek arkadaşıyla paylaşmak, kadınların bu konularda rahat olduğu bir ortamda yetişmiş olabilir...ona sıcak çikolatalar yap, sinirini alttan al filan istiyordur? ya da belki biraz attention whore'luk yapıyor, ayrımı biz yapamayız.

Doğal bir durum söyler tabi. Başım ağrıyor demekten bir farkı yok yanda spora gittim baldırlarım sızlıyor vs.
Bana ne de diyebilirsin. Dinlemek istemiyorsan dinlemek zorunda değilsin.
Sinir harbi vs yapıyorsa regli döneminde ondan söylüyordur ya da sevişme talebiyle gelme bana diyor da olabilir.
Ama normal ya. Yani bana tampon al, tatlı krizim tuttu vs de diyebilir.
İlişki içerisindeki yakınlıkla alakalı bence.

romantik bir anda kızın kulağına doğru eğil ve şunları söyle fısıldayarak:

"bana bir daha adet günlerinden bahsetmeni istemiyorum, bana ne amına koyiim, tam bir hayvansın bahsedilir mi böyle şeylerden devamlı..."

daha sonra kızın suratına bak, gülümse, hiçbirşey olmamış gibi sohbet muhabbete devam et.

@sipsi senin dediğin gibi oldu. Ped al bize getir dedi. Yok artık imkansız dedim. tartıştık, ayrıldık. Teşekkürler

Naz yapıyor. Onunla ilgilen istiyor.
Bir kadın olarak kız arkadaşına uyuz oldum. Mızmız insanlardan hiç hoşlanmam çünkü. Aynı mızmızlığı bir erkek yapsa, cinsiyetinden bağımsız olarak ona da uyuz olurum. Ben de regl oluyorum, ben de karın ağrısı çekiyorum. Benzer şekilde başım da çok ağrır benim regl olsam da olmasam da, efendime söyleyeyim çok yürürüm bacaklarım ağrır, yine reglden bağımsız olarak; ancak ben ağrım sızım konusunda kimseye yayın yapma ihtiyacı hissetmem. Ha, madalya takın diye söylemiyorum bunu. Yalnızca bana tuhaf geliyor bu tip söylemler. Ben mızmızlanmadığım için mızmızlanan, naz yapan insanlar bana antipatik görünüyor.

Peki sen ne yapacaksın bu konuda? Seviyorsan devam edeceksin bu muhabbeti çekmeye.

Edit: Sevmiyormuşsun demek ki, ayrılmışsın. Bu olay bahane olmuş.

Uzerine bir yuk yuklenmiyor bro. Kiz sana bunu soylediginde yapmak zorunda oldugun bir 'gorev' yok. O konuda rahatlayabilirsin. Dinle biraz, yaninda ol. Standard hayat paylasimi. Bazen cok cok kotu gectigi olabilir o zaman agri kesici icmediyse agri kesici, ictiyse de acil.

tamamen kezbanlık. türk kızlarının genelinde bu var. sürekli bi dikkat çekme, bak ben böyleyim, böyle oluyorum deme huyu.

sadece koz arkadaş değil, normal iş, arkadaş ortamında da çok var bunlardan. sürekli ‘bizim hallerimiz var’ goygoyu.

takma, himm ok falan de geç aga.

naz +1
benim iş arkadaşım sürekli diyor bunu bana beni düşünsene bir de.

aslında güzel bir şey, bırak söylesin. söylemeyip, senden anlamanı ve ona göre davranmanı beklemesinden daha iyi :) çok sıkıntılı öbür türlü.

ilgi çekmek istiyor. prenseslik halleri. hiç oram ağrıyo buram ağrıyo insanı olmadım ama sevgilin gibi prenseslik yapanlar el üstünde tutuluyor, ilgi görüyor işte. o da bundan faydalanıyor.

Ben şöyle yapardım, o adet döneminden bahsediyor mesela, gerekirse lafını bölüp alakasız bi konu açardım. Gözünün içine bakarak. Senin söylediğine cevap verip tekrar o konuya dönerse, yine aynısını yap.

Boş boş susar cevap vermeyip sessiz kalırsan öküz olursun. Ama bu dediğimi yaparsan ilgilenen fakat o konudan bahsetmek istemeyen kişi olursun.

Ama şu var, karnı ağrır senden yardım ister, yataktan çıkacak gücü olmaz ve öylece yatarken seni ararsa yardımına ihtiyacı var demektir, biraz olsun değer veriyosan böyle anlarda mutlaka yanında ol.

Bir kadın olarak kız arkadaşına uyuz oldum +1.

regl oldugunu bildimesinde bir sorun yok, son derece normal. agrisi/sizisi olabilir, gergin olabilir, gelecek birkac gun normalin disina cikabilir ve bunlari bilmeni isteyebilir ama dakika dakika durum bildirmesi biraz gereksiz bence de. fakat isin ayriliga gelmesi de sacma olmus. regl donemi bitince bu muhabbetten rahatsiz oldugunu belirtsen bir cozum bulabilirdiniz meseleye.

Söyleyiş tarzını bilemem. sonuçta olan değişiklikleri hissediyor da söylüyor. Hemen yok nazlı bilmem ne diye etiketlemişler. Ağrı çekmeyi de sevmiyordur bir de pms denen mevzu var. Konuşacaksan bile bu konuyu adetinden sonra konuş. Bana sorarsan alış, böyle kabullen.

@bass solo take one +1, ne gereksiz uyuz olunmuş. Partner lan o, standarda uyacak diye bir şey mi var.

Yahu bu kadar normal bişeyi niye dert ediyorsunuz ki? Bunun yorgunumdan bacağım ağrıyordan ne farkı var? Kadınlık utanılacak bir şey değil ki siz niye rahatsızsınız bu regl konusundan?

Sizin başınız ağrıdığında ne yapıyorsanız nasıl söylüyorsanız öyle yapın. Reglden de bu kadar korkmayın.

yanında olduğunu hissettir çok mantıklı ahhaha. Sonra gidip iyi erkek vs başlıklarında ağlıyorsunuz.

Adet korkunç bişi. Ruh halin bile değişiyo ağrıları tahmin bile edemezsin seni öldürüp buzluğa koymadığına şükret

pms günüm geldiğinde özellikle belirtiyorum. hatta "istersen birkaç gün konuşmayalım, gereksiz şeylere sinirlenebilirim." diyorum. ne var canım burada? herkes farklı geçiriyor pms ve regl dönemlerini. her şeye de uyuz olmayın, uyuz olasınız tutmuş sizin.

normal veya değil, her ilişki farklı. öncekilerle kıyaslamanız normal değil asıl, bu kız arkadaşınız farklı bir insan çünkü. gün içinde "kendini nasıl hissediyorsun, iyi misin, bir şeye ihtiyacın var mı, çok tatlısın bbşm" gibi ilgilendiğinizi gösteren şeyler söyleyebilirsiniz.

Troll müsün acaba?

Soru yeteri kadar ilginç zaten de ped istedi diye ayrıldıysan cidden sorunlu birisin.

İsabet olmuş ayrıldığınız ama kimi ayrılıklar kurtuluş oluyor neticede.

Sevgilim acısını sıkıntısı benimle paylaşmayacak da kiminle paylaşacak? Gidip elin mericine mi dert yansın? Elbette normal. Azıcık pışpışla işte. Kadın oğlum bu, ilgi göster biraz. Asker arkadaşın değil.

kadın oğlum.
her biri farklı.

tamam de, söyle birşeyler.

ay evet her ay 10 gün boyunca rel olucam, olmak üzereyim, oluyorum diye vızıldanıp durmak çok feministçe, kadın olduğumuz için hakkımız var. ne alakası var ya? grip olduğumda da, dişim ağrıdğında da ayyy gribim ay şuram şöyle buram böyle ya öhüü diye vızıldanmıyorum.

kadınsan ve regl oluyorsan bunu insanların gözüne sokmalısıncılara da ayrı uyuzum. kimsenin utandığı çekindiği yok. karnım ağrıyo, karnım şişti, göğüslerim acıyo gibi mızmızlanmaktan bahsediliyor burada.

@pinkpeony ortada ped istediği için terk edilen bir kadın var? şu hayatta sevgilimizden kocamızdan ped isteyemeyeceksek bilmiyorum nerelere gidelim?

ben gözüne soksun demiyorum + ben de çok mızmızlanmam regl konusunda. 2-3 ayda bir falan ağır olur benim anca o zaman "ay olamadım da ama vakti geldi aslında" vs. derim. ya da ağrım varsa onu derim. ayrıca reglden yakınmak feministlik değil, sadece bundan bahsetmemesi gerektiğini düşünmek aptallık. he sen genel olarak vücudun çektiği sıkıntıdan bahsetmeyi saçma buluyorsan o ayrı ama durumla ilgisi yok bence çünkü bu beye başka şeyler rahatsız edici gelmiş.

kanıyorum, rahatsızsam da sevgilime söylüyorum. kalkıp da iş yerinde yanımdaki amcayı dürtüp "ay amcaaa rahmim bana bir rahatsızlık veriyor anlatamam" demiyorum. ulan sevgilim be, hayat arkadaşım aq. o da bana yakınsın dinlerim, elimden gelen bir şey varsa yaparım, akıl veririm hiç olmadı "tüh tüüüh :(" derim. bu ya bu kadar.

Evet bir şey daha öğrendik ki adet ağrımız varsa ya da orkide ihtiyacımız varsa erkek arkadaşımıza söyleyelim ki kim gönül eğlendirmek istiyor kim zor zamanımızda yanımızda duracak görülsün. Neyse yol yakınken ayrılmışsınız zaten...

ulan şu an en çok duymak istediğim şey regl oldum demesi.

alışveriş

müzayedelerden değeri milyon dolarlar olan tablo toplamak

tarihi eser kaçakçılarından eser alıp kişisel koleksiyon yapmak

Golf
Kayak ama isvicre'de st. Moritzde filan yapilani. Uludag vs degil

golf fakir ulkelerde zengin hobisi aslinda.

seyahat
gurmelik
her cesit pahali koleksiyonculuk

Yelken

Piyano.

Golf

sanat eseri toplamak - tamam bunun bir yatırım değeri de var fakat çok zenginlerden bahsediyorum - tablolara eserlere milyon dolardan fazla verebilmek koleksiyonuna katmak

antika otomobil, egzotik otomobil, uçak koleksiyonculuğu

denizcilik, yelkenli ya da süperyat sahibi olmak fakat yine birkaç yüz bin dolarlık değil yılda birkaç gün kullandığı tekneye 5-10-100 milyon dolar gibi paralar vermek

Neredeyse her türlü hobide derinlere daldıkça muazzam meblağlarla karşılaşılıyor. Pazarlama dünyası, aşağı yukarı her çeşit uğraşı çeşitli segmentlere göre düzenleyerek sunuyor. Yani parası olmayan adi yivsiz tüfekle kendi yöresinde ava çıkıyor, parası olan yivli tüfeğini sırtlanıp dünyanın bilmem neresine, yasak olmasına rağmen özel izin satın alarak avlanmaya gidiyor. Müzik desen 500 tlye başlayamayacağınız enstruman yok - enstrumandan sayarsanız - ancak ciddi bir uğraş haline getirmeye kalkarsanız ömrünüz boyunca bikaç ev parasını harcayabilirsiniz.


Sadece zenginlere hitap eden çok bir alan kaldığını sanmıyorum, her türlü uğraşın adileştirilmiş, ucuzlatılmış, alt segment haline getirilmiş hali sunulmuş vaziyette. Antika desen, zengin gerçekten antikayla uğraşıyor, parası olmayan kendini vintajla, antikadan çok nostaljik duygulara hitap eden nesnelerle kendini avutuyor. Balıkçılık desen parası olmayan 20 tl'lik oltayla yapıyor bu işi, parası olan big game tabir edilen büyük avlara yöneliyor. Arşivcilik, koleksiyonerlik desen keza öyle, parası olan sanat eserlerine, tarihi eserlere yöneliyor, nispeten parası olmayan efemeraya, nadir kitaba, plağa, pula yöneliyor (takvim biriktiren bile gördüm). Golf zengin sporu sayılırdı, o da ele ayağa düştü, artık zengin zenginlere hitap eden kulüplerde takılıyor, fakir düşük segment sahalarda kendini eğliyor (golf oynayan fakir de tezat bence :D).

Zengin olmadan tadına bakılmayacak uğraşlar elbet vardır ancak, dikkat çekmeye çalıştığım nokta, her şeyin ucuzu var, pahalısı var, metalaşan her şeyi segmentlerine ayırıp sunuyor bu canını yediğimin pazarlama dünyası.

Günlük seyahatler (Uçakla). Alışveriş. Yatırım. Açılışlara, lansmanlara katılmak.

soruyu okuduğumda sanat, tablo-araba koleksiyonu, yat ilk aklıma gelenlerdi. diğer kullanıcılar da aynı yanıtları vermiş.

binicilik

önceden planlamadan yapılan birkaç günlük yurt dışı seyahati.

rally

tek geçerim.

golf de denebilir aslında, baktığımız zaman oyuncu kitlesi zenginlerden oluşuyor ancak neden böyle olduğuyla ilgili bir fikrim yok. zengin hobisi olması çok saçma. nedir yani sopası mı çok pahalı? belki klüplerin aylık/yıllık aidatı astronomikse bilemem.

Yat kesinlikle. Bir gezintide 50.000 lira yakıt gidiyor.

golf, motor sporları, balıkçılık hariç bilumum denizcilik müessesesi.

gezindikleri yerlere kahve serpince de gelmiyorlar

Kesinlikle limon ve tuz aychovsky.
denendi.

Gectikleri yerleri camasir suyu ile silmek de ise yariyor.

Borik asit belki ise yarar ama emin degilim, bir arastir istersen.
Gercek anlamda "karincayi incitmeyen" insan:)

Limon diliminin ustune kekik serpiyordum biraz, olduklari yere koyuyordum. Boyle boyle gelmemeye basladilar.

Vicks

karıncayiyen

şarapla marine edilmiş fırında portakallı ördek koy bir daha gelmiyorlar

girdikleri yere bebek pudrası, bir parça pamukla sürmek yeter sanırım.

10+

Hiç

en az 4.

Çok çok acelem yoksa hiç.

2

1 veya 2

her gün tam olarak 8.
istisnai olarak 10.

0

6-8

çalıştığım ofiste bulunduğum katta sigara içebiliyorum. bundan önce çalıştığım yerde sigara içmek için 18 kat asansörü günde en az 10-15 defa kullanıyordum.

0

0

İş yerim 2 katlı, asansör yok. Evim de 3 katlı, evde de asansör yok. Dolayısıyla devamlı asansör kullanabileceğim bir ortam yok.

çalışma günleri 4, diğer günler 0.

0

4.

Hiç binmiyorum çünkü asansöre binmemi gerektirecek bir yerde işim olmuyor

Ortalama 4

Hiç. En çok çıktığım kat zeminin bir üstündeki.

Ayda 1 falan.

en az 4, en fazla 20 ye kadar çıkabiliyor.

En az 2

Hiç. Fobim var.

Hiç

Dışarı çıkacaksam minimum 2. Ev 9. Katta çünkü.

7-8 kere.

İniş ve çıkış olmak üzere toplam 2.

Hiç

evden çıkarken ve eve dönerken: 2

29
Olacaktı vazgeçti başkasıyla evlendi ben de aşk konusunu rafa kaldırıp kariyerimi coşturdum. Yalnızlık arada can sıksa da kafana esince uçağa atlayıp istediğin yere gidebilmek, planlara, başka insanların düzenlerine bağlı olmamak fena değil. Bu saatten sonra evlenmeyi de düşünmüyorum. Herkes nedense bu evlenme konusunu çok fazla kafaya takmış. Keyfinize bakın. Özgürlüğün tadını çıkartın. İlla evlenmek istiyorsanız haftasonu AVM’lerin çocuk oyunu bölümüne gidip oradaki çiftleri izleyin. Hala isteğiniz varsa zaten sizin için ne desek boş.

valla ben de artık çocuk sahibi olmak istiyorum. ama sevdiğim/sevildiğim bir ilişki hayal gibi...

neden olmadı, çok basit aslında: ismail yk bunun şarkısını da yaptı. beni beğeneni ben beğenmedim, benim beğendiğim beni beğenmedi. kabaca ve özetle bu. ama detayı daha sıkıcı. girmek istemiyorum.

ne bileyim... olmadı işte, olmuyor.

edit: @catch the arrow, çocuklu çiftleri görmek, çocukları görmek deli ediyor beni. daha da istiyorum. çocukları çok seviyorum.

34.
Çocuk sahibi olmayı düşünmüyorum, istemiyorum.
Evlilik de olmayacak kadar zor bir olasılık.
Bundan sonra böyle demek ki, diye düşünüyorum.

Edit: Buna tik atmama sebebiniz nedir acaba? "Aramızda 30 yaş üstü ve hala bekar olan var mı" diyorsunuz. Ben de "otuz yaş üstü ve bekarım" diyorum, sebebi de çocuk sahibi olmak istememem diyorum. Ama doğru cevap değil herhalde. Ne gereksiz işler yahu.

Geçen sene görüştüğüm bir kız vardı. Onun da beni sevdiğini sanmıştım. Sevmemiş, en yakın arkadaşlarımdan birine aşıkmış. Sonuçta hiç kimse kavuşamadı. Bu zamanlar evlenirim diyordum geçen sene. Şimdi kız başka birini buldu ve 1 ay sonra evlenecek. Gerçekten çok tuhaf.

İlişki konusunda hep berbattim, şimdi bana yapilanlardan sonra iyice soğudum.

Hâlbuki olsa güzel olurdu bir yuva kurmak.

Nasip diyelim.

3-4 senedir cinsel istek duymuyorum. (2 buçuk sene falan oldu mastürbasyon dahi yapmayalı.) ki cinsel istek duysaydım bile akli yapım ve sürdürdüğüm yaşantıdan ötürü bir ilişkim olamazdı da. +ayrıca ilişkileri iyiden iyiye düşük mal olarak algılamaya başladım. ama bu elbette sebepten ziyade bir sonuç da olabilir.

30 üstü sorularına cevap veremem daha 26yım da aşk hayatım nasıl sorusuna cevap olarak; 3.5 yıllık ilişkim bitti 2.5 sene kadar önce. Zaten bitecek gibiydi araya da mesafe girince bitti. 7 ay öncesine kadar başkası olmadı ve şimdi biriyle beraberim. Aşık mıyım bilmiyorum, başta çok uzun soluklu olmayabilir diye başladım hem belki başka yere de gitme ihtimalim var diye. Şu an baya da bağlandık gibi, ancak uzun vadeli olur mu evlenmek ister miyim emin değilim. Bir yandan yaş da ilerliyor, pek geç kalmak istemiyorum açıkçası, çocuk istiyorum ben de daha hazır olmasam da çok geç olmadan.

Böyle benim aşk hayatım, zaman gösterecek sanırım ne olacağını.

25 oldum halen hiç ilişkim olmadı. Hep istedim ama olmadı.

Vazgecile vazgecile vazgecmeyi ögrendim.

Yas 28

mökemmel

3 senedir doğru düzgün bi aşk hayatım yok sjdjfjfgfjg son 1.5 senedir hele, gerçekten kimse yok hayatımda. istemediğime kanaat getirdim. hoşlanamıyorum galiba.

ben de 28 e yaklaşıyorum, benim de aşk hayatım berbat. Hayat gerçekten tuhaf, artık akışına bırakmayı öğrendim.

Bu soru böyle mi sorulur daly.... :) (bkz: ozan güven)

Şaka bir yana, 23 yaşındayım ve bile isteye birine bağlanmak istemiyorum şu an.

Çünkü Eylül ayından itibaren yurt dışında master yapma hayalim var ve eğer birine bağlanırsam hayallerimden vazgeçerim diye korkuyorum.

Ama gittikten sonra ne olur bilmiyorum. Ama 30'u görmeden evlenmek gibi de bir hayalim var. 28-29 ideal gibi gözüküyor bunun için de.

28 yaşımdayım, yalnızım. Bursa'da yaşıyorum. Tam evlenilecek erkeğim ama karşıma uygun biri çıkmadı henüz. Helal süt emmiş bir sevgili arıyorum.

Bursa'lı hanımlarımız varsa yeşillendirsin.

Şu an birisi yok ama belli olmaz bu işler, birden oluyor, birden de ayrılıyorsun zaten

Yaş 28. Son uzun ilişkim biteli çok olmadı. Ciddi ciddi evlenmeyi düşünüyordum, kör kütük aşıktım çünkü. Sonra güvenimi yıkıp geçen bir şey yaptı. O saatten sonra çabalasam da toparlayamadım, devam edemedik. Artık kimseye evlenecek kadar güvenebileceğimi sanmıyorum. İşin ilginç yanı yalnızlığı cidden sevmeye başladım. Bu günlerde kendimi yeniden tanıyorum resmen. "Neden olmadı?" soruna gelirsek, 26 yaşına kadar bana da "bunla yaşlanmalıyım" dedirtecek kadar iyi birisi denk gelmemişti. Tamamen şans.

çok hoşlandığın biriyle birlikte olmaya başladıktan sonra "bu muydu istediğim?" diye sorgulama dönemi başlıyor. sonra kavgalar, hır gür, tripler, hep aynı terane. hapishane oluyor ilişki.

ciddi ve olgun iki insan arasında uzun dönemli flörtü daha evla görüyorum evlilikten. ilgi alanları da ortak olmalı. sadece canım-cicim ile sürmez ilişki.

Aha biri beni çağırmış :)

Yaş: 30.5

29 yaşımı doldurduğumda 6 buçuk yıllık erkek arkadaşımdan ayrıldım. Delilik de denebilir kısmet de...

Sonrasında karşıma çıkan tiplerde de ilişkiye çeviremedik. Hep böyle flörtlerde kaldık.

Her zamanki gibi şu anda da sevdiğim başka sevenim başka. 30 yaşındayım ve şu ana kadar hep böyle oldu. Beni sevenleri sevmeye çalıştım, sevemedim. Beni sevmeyenlere de kendimi sevdiremedim. Sonuç olarak olmadı.

Yaş 30.
Evlilik planları başlarken rüzgar savurdu ayrı yerlere.
Ayrıldıktan 2 ay sonra o evlendi, yaşadığı şehri değiştirdi.
Şu an nadas vakti benim için.

Daha gencim ben, 20'lerimdeyim ciddi miydi bilmiyorum da uzun bir iliskim oldu. O iliski butun iliski hayatimi degistirdi diyebilirim, sacma sapan karisik bir sey oldum, hani bildigim ve dogru olduguna inandigim seyler vardi atiyorum iliskilerle ilgili, sonra hepsi yikildi, simdi de boyle eski dusuncelerimle, yerine gelen yeniler arasinda falanim. Simdi artik uzun veya kisa bir iliski pek istemiyorum sanki. Cunku o sekilde uzulmek ve etkisi cok uzun suren bir sey yasamak, alismak vs istemiyorum bir insana. Hatta en dogru kelime bu galiba bir insanin varligina alismak istemiyorum. Zaten yeni bir insana alismasi vs de korkutucu geliyor. Kafamda her seyi netlestirmeden yeni bir seyin ortasinda bulmak istemiyorum kendimi, hazir olup olmadigimi da bilmiyorum zaten. Ama bir yandan bir insan olsun istiyorum. Su an uzun iliskiden sonraki sapitma kismindayim galiba, oyle gonul eglendiriyom.

Evlenmekle ilgili bir fikrim yok, yani asla evlenmyecegim de demiyorum, kesinlikle evlenmek istiyorum da demiyorum. Fark etmez cok ya, ne bileyim hayat bu, kisfmet

Hız sınırlarına uyarım diyorsan 40-45dk falan.

Sol şeritten akarım diyorsan yarım saat.

bende de var yağ bezesi dedi dr gönderdi.

Dermatolojiye gitmen lazım

Genel cerrahi

bence ilk önce bir kuruş km rakamı yakala ortalama kullanımın ile misal 1 haftalık falan.

misal 100 lira gaz aldın, 50 lira da benzin. sonuçu not et.

sonra işe gidiş geliş kmden fiyatlandır.

Bence o yolun masrafını üçe hadi olmadı ikiye bölerek alman lazım madem böyle küçük hesaplar yapıyoruz.

Para verceklerini sanmiyorum sahsen.

Minibus parasi gibi kulluge 3/5 atin diyin. Gunluk 5 tl falan ayip.

kiloya göre hesap yap. ağır olan daha fazla yaktıracak arabayı zorlayacağından dolayı. şaka bir yana arkadaşların arada 50-100 atsınlar yakıt için. günü gününe olmaz minibüs için.

Günde ortalama 5 TL masrafı var, ayda kaç gün gitiğinizi hesap edip üçe bölün. Kişi başı ortalama 35 TL yapar aylık, siz dahil.

ilk lpg alımında, depoya bi 50-100 arası bişi atsınlar. sen de önümüzdeki senelik abonmandan say bunu, bi sene getir götür.

mesela bir ay biri 50 liralik lpg atsib, diger ay biri atsin, öbur ay onlar bisi atmasin. böyle döndurun iste kucuk hesaplara gerek yok.

Bence kontrolsüz büyüdüğü için battı, onu al bunu al batar tabii.

want2die'ın dediği gibi. ekstra olarak teknosa mağazalarına disney ürünlerini ya da mağazanın bi kısmında d&r şubesi koyma gibi yollara da gitti. bu sayede bi nevi masraflarını da azalttılar. özetle teknosa kriz durumunu güzel yönetti, yönetiyor ya da yönetmeye çabalıyor.

teknosa kapanmadı ama kliksa vardı bir ara o da battı. arkasında sabancı olması falan bir işe yaramıyor demek ki bir noktadan sonra

Kontrolsüz büyüme +1
Yiyemeyeceğin muzu soyma derler.

telefon, tablet, bilgisayar olayında n11, gittigidiyor gibi sitelerle arasında 300 lira fark vardı çünkü. Mesela gold da aynı şekilde battı.

Hiç bir güvenilirlikleri de yok aynı zamanda. Binlerce şikayet var mesajı var haklarında. 20 liralık kulaklığı 40 liraya satmaya kalkarsan batarsın. Bozuk ürünü itelersen batarsın. Bu kadar basit.

N11 daha güvenli imaj çiziyor o kadar alt mağazaya rağmen bence bu adamlardan. Beter olsunlar derken cidden oldular.

Çünkü fiyatları çok saçmaydı. Bu kafayla giderse yakında mediamarkt teknosa falan da kalmaz.

Bir sürü sebebi var:

Öncelikle Türkiye teknoloji üreten bir ülke değil.
Çoğu şey ithal.
Dolarla ya da euroyla geliyor. Dolar yükseldikçe senin karlılığın azalıyor.
Dolar 3 TL'yken 100 dolara ithal ettiğin bir ürünün sana gelişi 300 TL. 500 TL'den mağazana koydun. Karın 150 TL. Diyelim ki dolar 3.5 oldu. Ürünün sana gelişi 350 oldu. Müşteri kaybetmemek için fiyatı korumak zorundasın. O yüzden karın 100 TL'ye düşer.

Bir diğer sebep de insanların gelir seviyesi.
Yakın zamana kadar bankalar kredi&kredi kartı konusunda çok esnekti.
Her şeyi taksitle alabilmek mümkündü.
O yüzden asgari ücretlinin bile cebinde iphonelar, evinde smart tvler vardı.
tabii ki herkes iyi şeylere sahip olmak ister, hakkı. Ama gelir gider dengesini korumayı bilmeyen insanlarız. Haliyle insanlar temel gıda ihtiyaçlarını bile alamayacak kadar borçlandı. Hükümet de elektronik, moda vb gibi temel ihtiyaç olmayan harcamalarda taksit kısıtlaması yaptı. İnsanlar için elektronik
yeniden lüks tüketim oldu.

Büyük elektronik perakendeciliği aslında amerikan modeli.
Avrupa'da bile bu çapta mağaza sayısı çok az. Ortalama satın alma gücü bence ABD'den bile yüksek ama Avrupa'da tutumluluk esas.
Mesela ben üniversitedeyken Avrupa'da bir öğrenci programına katıldım.
Türk öğrenciler olarak hepimizde son model smartphonelar vardı. Onların da çoğunda Nokialar. Tek tük symbianlı modeller. Biz facebookla twitterla vakit geçirirken, onlar "aa evet duydum öyle bi platform varmış" diyordu.
Yani o alabilecek güçteyken almıyor, biz alamayacak durumdayken şartları zorlayıp alıyoruz.

Bu teknoloji mağazaları da bu yüzden pazarın büyük olduğunu düşündü, amerikadaki muadilleri gibi dev AVM'lerde yerler almaya başladı. Ama türkiye'de elektronik pazarının çapı belli.


Ve borçla da bir yere kadar. Son 10 yıl içinde Türkiye'ye bütün büyük elektronik zincirleri girdi. "RadioShack, Saturn, MediaMarkt" yerli rakipler olarak Vatan Bilgisayar, Teknosa, Bimeks...
Ama pazar bu kadar markayı döndürecek kadar büyük değil.
Şu an Vatan Bilgisayar, Teknosa, MediaMarkt bir şekilde tutunuyor. Pazar bu kadar işte. Daha farklı bir oyuncuya yer yok. Bugün güçlü bir rakip agresif fiyat politikasıyla pazara giriş yaparsa bu üç oyuncudan biri elenir.

Bimeks MediaMarkt gelmeden önce büyük oyuncuydu, MediaMarkt onun yerini aldı. Bugün başka bir zincir gelirse TeknoSA ya da Vatan da zorlanır.

(bkz: yaya yolundaki arabaların üzerinden geçen adam)

www.egm.gov.tr veya fotoğraf çekip emniyete eposta at. ceza veriliyor. (plaka gözüksün)

sabah çıkarken 10 yumurta koy ceplerine, her birinin camına bi tane.

Ya bir arkadaşım böyle trafik magandalarini ifşa eden bir site yaptı. Öğrenip adresini dönerim. Duyuruyu silmezsen.

@lesemajeste
Sabah bunu yapacağım çok teşekkürler. Peki bir emsal bilgin var mı, ne gibi cezalar veriliyor? Umarım caydırıcıdır, pek umutlu değilim ama. Çoluk çocuk bile sürekli ana yoldan gitmek zorunda kalıyor bunların yüzünden sabah karanlığında, bi gün gerçekten bi sakatlık olacak

online ihbarla ceza verilmiyor bildiğim kadarıyla. 155'i arayınca gelip ceza yazıp çekmeleri lazım normal şartlar altında ama hem hangi birine yetişeceksin işin gücün arasında hem de işi gücü bırakıp beklesen bile polis keyfi olursa geliyor zaten.

şu sticker işini yaygınlaştırmak lazım aslında direk ön cama, şoför koltuğunun hizasına sağlamca yapışacak şekilde. im.gazetevatan.com

polisi ara.

ben de düzenli olarak ön arka silecekleri kaldırıyorum, sürücü yüzsüz değilse işe yarıyor, bu hakkı nereden aldın diyenlere bakma, devlet hukuku sağlayamaz ise ben kendi hukukumu işletirim.

Boşuna fotoğraf çekip atmayın emniyet fotoğraf ile ceza kesemiyor. Arayıp şikayet ederseniz belki gelir çekerler. Ya da trafik vakfını arayın onlar çekiciyle gelsinler.

Silecek kaldırmak o an aracının başında olmayan sürücüye bırakılan bir uyarı niteliği taşır. Kimse kimseye bu hakkı vermez. Bu bir vatandaş tarafından da yapılabilir, bir güvenlik görevlisi tarafından da yapılabilir. Anlayışlı şoförler de bunun neden yapıldığını bilir ve ona göre davranır. Bu artık yazılı olmayan toplum kuralı haline gelmiş bir davranış oldu. Ne kadar saçma bir şey sanki silecek kırmış, arabayı çizmiş, lastiği patlatmış gibi görülmesi.

Her seferinde aynı hatayı yapan şoföre yapılabilecek tek şey ceza yedirmek olur. Ben bisikletle bisiklet yolundan giderken göz göre göre bisiklet yoluna karşımdan girip aracını park eden adama, kendisi gözüme baka baka aracının kapılarını kilitlerken gerekli uyarı ve hatırlatmaları yaptım fakat 5 dakikaya çıkacağım bahanesiyle geçiştirmek istedi. Polisi aramak durumunda olduğumu söylediğimde ise paşa paşa binip gitti. Siz şoförleri göremiyorsunuz anladığım kadarıyla. Emniyete fotoğraflı başvuru yerinde olur. Siz yine o arada silecekleri kaldırmaya devam edin. Belki neden yapıldığını sorgular birkaçı :)

Polisler araba çekmeyi çok severler. 155'i arayıp plakaları ver ve yoluna devam et. Her gün üşenmeden yap bunu. Olmadı her gün 2-3 plaka ver ama ver.

online ihbara başvurdum, tam yeri söyledim, uyardıklarını ve ceza verdiklerini söyleyen bir mail aldım EGM'den. şimdi de kaldırıma parka karşı direkler koymuşlar.

öneri
www.zomato.com

boğaziçine yakın olan da bu sanırım
www.zomato.com

Don pablos var Etilerde.Bogazicine yakin.Denemedim ama öneriyorlar.

Ranchero fena degildi.

Zincirlikuyu Etiler ayrımında Tacofit var.

Ranchero güzel evet.